iktisada giriş ders kitabı içeriği

    iktisada giriş ders kitabı içeriği

    iktisada giriş ders kitabı içeriği

     

    İktisadı neden öğrenmeliyiz? İktisadı öğrenmenin bir nedeni, içinde yaşanılan dünyayı anlamaktır.Bu dünyada bazı ülkeler refah içinde yaşarken, neden diğer ülkeler açlık çekmektedirler?Bazı ülkelerde enasyon oranı çok yüksek iken, neden bazı ülkeler istikrarlı fiyatlarasahiptirler? Bazı dönemlerde iş bulmak daha kolay iken, neden bazı dönemlerde çokzordur? Bazı piyasalarda çok sayıda firma faaliyette bulunurken, neden bazı piyasalarda birya da iki firma faaliyette bulunmaktadır? Bazı ulaşım araçları için gidiş dönüş bileti nedentek yöne kıyasla daha ucuzdur? Piyasaya girişler kolay olduğunda neden rakipler fiyatlarınıdüşük tutmaktadırlar? İşte ekonominin yanıtlamaya çalıştığı sorulardan birkaçı bunlardır.Diğer bir neden ise, iktisadı öğrenmek insanları ekonomide daha rasyonel ve dahakatılımcı olmaya yöneltiyor. Yaşamınız boyu birçok ekonomik kararlar alırsınız. Öğrenciiken hangi okulda ve ne kadar yıl okumaya ilişkin karar alırsınız. Çalışmaya başladığınızdaelde ettiğiniz gelirinizi nasıl kullanacağınıza ve ne kadar tasarruf edeceğinize ilişkinkararlar alırsınız. Üretici iseniz ne kadar üretim yapacağınıza ve ürününüze ilişkin hangifiyatı uygulayacağınıza ilişkin kararlar alırsınız. Hatta yaşamınız boyunca alacağınız hertürlü karar sizin refahınızı etkilediği için mutlaka ekonomik yönü olacaktır.Bir başka neden ise, iktisadı öğrenmek ekonomi politikalarının sınırlarını ve potansiyelinianlamamıza olanak sağlar. Böylece hangi politikaları destekleyeceğinizi, hangipartiye oy vereceğinizi daha iyi değerlendirirsiniz. Devletin bütçe açığının etkisini, diğerülkelerle ticaretin etkisini, Avrupa Birliğine üyeliğin etkilerini ve vergi yasalarındaki deği-şikliğin etkilerini daha iyi yorumlayabilirsiniz. Gazete ve dergi okurken, TV seyrederkendaha zevkli ve anlamlı değerlendirmeler yapabilirsiniz.İktisat bir sosyal bilimdir. Sosyal bilim ise insan davranışlarının incelenmesiyle ilgilidir.Dolayısıyla iktisadın merkezinde insan yer alır. Burada insanların ya tüketici ya daüretici olarak nasıl kararlar aldıkları, insanların birbirlerini nasıl etkilediği ve bir ekonomininnasıl işlediği açıklanacaktır. Bu çerçevede, ilk bölümde iktisadın tanımı yapılarak,temel iktisadi sorun ele alınmaktadır. Daha sonra iktisadi düşünme tarzı ortaya konulmaktave iktisadın yöntemi açıklanmaktadır.İKTİSADIN TANIMIİktisat; bu sözcüğü duyduğunuzda büyük bir olasılıkla borsa ekranına kilitlenmiş insanlar,Tahtakale’de sokak ortasında elinde bir demet dolar ile gezenler, koyu renk takım elbiselive yüzlerine ciddi bir ifade takınmış bürokratlar, TV’de bir türlü bitmek bilmeyen tartış-maların yapıldığı programlar gelecektir gözünüzün önüne. Günlük yaşamınızda herhâlde

    günde birkaç kez iktisat veya ekonomi sözcüğünü duyuyorsunuzdur. Peki, iktisat nedir?Hiç düşündünüz mü?İktisat bir sosyal bilimdir ve bu nedenle toplumla ilgili bazı olguları açıklamayı hedeemektedir.Bu anlamda iktisadın psikoloji, sosyoloji ve siyaset bilimi ile ortak bazıyönleri vardır. Ancak iktisat, gerek çalışma alanı, gerekse çalışma yöntemi ile diğer sosyalbilimlerden ayrılmaktadır. İktisatçılar inceledikleri problemlere farklı sorularla cevap arayarakyaklaşırlar ve diğer sosyal bilimciler tarafından kullanılmayan araçları kullanarakbu sorulara cevap verirler. Diğer sosyal bilimlerle iktisat arasındaki farkı vurgulayacakşekilde tanımlanması gerekirse; “İktisat, kıtlık koşulları altında yapılan tercihlerin incelenmesidir.”tanımlamasını kullanabiliriz.Yaptığımız bu tanımın sizi biraz şaşırttığının farkındayız. “İktisatla özdeşleştirdiğimizbazı kavramlar (faiz, döviz kuru, bütçe açığı, enasyon gibi) bu tanımın neresinde?” diyesorduğunuzu duyar gibiyiz. Bu kavramların hepsi, bu kitap ve ikinci dönem okuyacağınızkitap boyunca karşınıza çıkacak kavramlar arasında yer almaktadır. Ancak, aceleci olmamanızgerekir. Dilerseniz bu tanımı biraz daha ayrıntılı olarak ele alalım ve söz konusu tanımlamadageçen iki önemli kavramı irdeleyerek konuyu açalım: Kıtlık ve tercih. Bu kavramtüm ekonomilerin karşı karşıya bulunduğu temel iktisadi sorunu ifade etmektedir.

    Ekonomi veya iktisat sözcüklerinin parayla ilgili bir kavram olarakdeğerlendirilmesi veya algılanması genellikle iktisat eğitimialmamış olanların düştüğü bir yanılgıdır. Aslında bu yanılgı AlfredMarshall tarafından 1890 yılında kaleme alınan “Principlesof Economics (İktisadın Temel İlkeleri)” isimli kitapta iktisattanımını zenginlik ve toplum ögelerini kullanarak yapmış olmasındankaynaklanmaktadır. Bizim yukarıda kullandığımız tanım1932 yılında yanda fotoğrafı görülen Lionel Robbins tarafındanyazılan “e Nature and Significance of Economic Science (İktisatBiliminin Yapısı ve Önemi)” isimli kitapta ortaya koyduğu ve otarihten sonra genel kabul gören tanımdır. Bu tanımı kullanarak“ekonomi } para” yanılgısına düşen birisini ikna ediniz.TEMEL İKTİSADİ SORUNBir an için günlük yaşamınızı düşünmenizi istiyoruz sizden. Yani, gün içinde yaptıkları-nızı, elde ettiklerinizi ve edemediklerinizi, çevrenizde gün içinde gelişen olayları düşününbir an için. Şu anda sahip olmayı istediğiniz ama sahip olamadığınız bir şey var mı? Yada şu anda sahip olduğunuz ama daha fazlasına sahip olmayı istediğiniz bir şey? Eğer busorulara verdiğiniz cevap “Hayır” ise sizi kutlarız. Ya “bir lokma-bir hırka” yaşam biçiminive felsefesini içine sindirmiş bir ulu kişisiniz ya da Sabancı ailesi ile yakın bir akrabalıkilişkiniz var. Sizin dışınızda kalan herkes, yani bizler, yaşam standardımızın sınırlarını sü-rekli zorlama ihtiyacı içindeyiz. Bir diğer deyişle, hepimizin sonsuz istekleri ve ihtiyaçlarıvar ancak bunların bir kısmını karşılayabiliyor, büyükçe bir kısmını ise ertelemek zorundakalıyoruz. İşte bu basit gerçek iktisat biliminin temelini oluşturmaktadır: Hepimiz kıtlıksorunu ile karşı karşıyayız. İlk bakışta ihtiyaçlarımızın tamamını gideremediğimize göreçok sayıda ve türde kıtlık sorunu ile karşılaştığımızı düşünebilirsiniz. Şu anda sahip olmakistediğiniz çok sayıda şey söz konusu olabilir: Daha geniş bir evde yaşamak, bir arabayasahip olmak, tüm sorunlarınızı unutturacak uzun ve lüks bir tatile çıkmak, kitap okumayadaha fazla zaman ayırmak. Bu listeyi sonsuza kadar uzatabilirsiniz. Ancak biraz dahaayrıntıya indiğinizde, bu isteklerinizi karşılama gücünüzü sınırlandıran iki faktörden sözetmek mümkündür: Harcama gücünüzün ve zamanınızın sınırlı olması.

    Harcama gücünün sınırlı olması hepimizin yakından bildiği bir kıtlıktır. Hepimiz istediğimizşeyleri satın almaya olanak tanıyacak ölçüde yüksek bir gelire sahip olmayı isteriz.İsteklerimizin büyükçe bir kısmını karşılayamamamızın nedeni yeterli gelir düzeyine sahipolamayışımızdır. Ancak, zamanın sınırlı olması da aynı ölçüde önemli bir kıtlık kaynağıdır.Yapmayı istediğiniz birçok şey (uzun bir tatile çıkmak, film izlemeye daha fazlavakit ayırmak, arkadaşlarınızla daha sık ve uzun süreli telefonla konuşmak gibi) paranınyanında zaman da gerektirir. Harcama yapma gücünüzün sınırlı olması gibi, isteklerimizikarşılayabilmek için bir gün içinde sahip olduğumuz zaman da sınırlıdır. Harcama gücü-müzün ve zamanın sınırlı olması nedeniyle isteklerimizi bir sıraya sokmak, bazılarını ertelemekzorunda kalırız. Daha iktisadi bir ifadeyle, karşı karşıya olduğumuz kıtlık sorunubizi tercih yapmaya zorlar. Sınırlı zamanımızı çalışma, eğitim, uyku, alışveriş gibi çeşitlifaaliyetler arasında dağıtmamız (tahsis etmemiz) gerekir. Benzer şekilde, sınırlı harcamaolanaklarımızı da kira, beslenme, seyahat gibi mal ve hizmetler arasında dağıtmak zorundakalırız. Dolayısıyla, bir şeyi satın almayı ve yapmayı tercih ettiğimizde, aynı zamandabir şeyleri almamayı ve yapmamayı da tercih ediyoruz demektir. İşte iktisat, bireyler olarakyaptığımız tercihleri ve bu tercihlerin ekonomi üzerindeki etkilerini inceler. Dolayı-sıyla, bireylerin kıtlık koşulları altında tercihlerini nasıl yaptıklarını incelemek iktisadınbaşlangıç noktasını oluşturur. Nitekim kitabınızın giriş niteliğindeki bu bölümünden sonragelen ilk konu “Kıtlık, Tercih ve Fayda” başlığını taşımaktadır.Şu ana kadar bireysel olarak ele almaya çalıştığımız konunun boyutlarını biraz dahagenişleterek tüm toplum bazında düşünmeye çalışalım. Toplumun amacı nedir? Dahayüksek bir yaşam standardı (refah seviyesi), sokakların daha güvenli olması, daha iyieğitim, daha temiz bir çevre ve diğerleri… Peki, toplumsal bazda bu amaçlara ulaşmayıengelleyen nedir? Aslında, bu sorunun cevabını daha önce öğrendiniz: Kıtlık. Toplumsalbazda düşünüldüğünde, sorun kaynakların kıt olmasıdır. Burada sözü edilen kaynaklar,ihtiyaçlarımızı karşılayacak mal ve hizmetlerin üretilmesinde kullanılan şeylerdir. İktisat-çılar kaynakları üç gruba ayırırlar:İş gücü: Mal ve hizmetlerin üretilmesinde insanlar tarafından harcanan zaman.Sermaye: Mal ve hizmetlerin üretilmesinde insanlar tarafından kullanılan uzun ömürlüaraçlardır. Bu araçlar arasında yer alan bina, makine, teçhizat gibileri fiziki sermaye,çalışanların sahip olduğu bilgi ve beceri ise beşeri sermaye olarak adlandırılmaktadır.Toprak: Üzerinde üretimin gerçekleştirildiği fiziki yüzeydir. Bu yüzeyin altında veyaüstünde yer alan doğal kaynaklar da toprak üretim faktörü içerisinde değerlendirilirler(petrol, demir, kömür, ağaçlar gibi).Ekonomide üretilen her şey bu kaynakların bir şekilde bir araya getirilmesi ile ortayaçıkmaktadır. Örneğin, bu konunun anlatıldığı iktisat dersinizi düşünelim. Şu anda“üniversitede ders almak” adını verebileceğimiz bir hizmeti tüketmektesiniz. Bu hizmetiüretebilmek için ne gibi kaynaklar bir araya getirilmektedir? Öncelikle, hocanız iş gücünüortaya koymakta ve çeşitli türdeki sermaye bu süreçte kullanılmaktadır. Fiziki sermayeolarak oturduğunuz sıralar, tahta, varsa projektör cihazı ve sınıfınızın bulunduğu binagibi sermaye unsurları bu üretim sürecinde yer alır. Hocanızın ders notlarını hazırlamaktakullandığı bilgisayarı da sermaye unsurları içerisinde değerlendirmek gerekir. Bu hizmetinüretilmesi sürecinde sadece fiziki sermaye değil, beşeri sermaye de kullanılmaktadır.Örneğin, hocanızın uzmanlığa dönük bilgi birikimi ve ders anlatma becerisi beşeri sermayearasında yer almaktadır. Son olarak sınıfınızın bulunduğu binanın üzerinde inşa edildiğitoprak da bir kaynak olarak bu hizmetin üretilmesinde kullanılmaktadır. Sıralananbu üç kaynağın dışında başka nesneler de sözünü ettiğimiz hizmetin üretilmesi sürecindekullanılmaktadır. Örneğin hocanızın kullandığı tebeşiri ele alalım. İlk bakışta bunu dasermaye kategorisi içerisinde düşünebilirsiniz; ancak, bu bir sermaye unsuru değildir. Zira

    bu amaçla kullanılan tebeşir uzun ömürlü değildir. Bir aracın sermaye kategorisinde de-ğerlendirilebilmesi için birkaç yıl veya daha uzun süre üretim sürecinde kullanılabilmesigerekir. Oysa tebeşir, dersin verilmesi (yani, hizmetin üretilmesi) sırasında kullanılır vebiter. Bu nedenle, iktisatçılar üretim sürecinde kullanılan bu tür kaynakları sermaye değilham madde olarak kabul ederler.Toplumsal bazda düşünüldüğünde, mevcut kaynaklar arzulanan tüm mal ve hizmetlerinüretilmesinde yetersiz kalır. Bir diğer deyişle, toplum da kaynakların kıtlığı sorunu ilekarşı karşıyadır. Bu da toplumsal bazda da tercih yapılması gereğini gündeme getirir. Tıpkıbireysel bazda olduğu gibi, tercihlerin söz konusu olması durumunda kıt kaynaklarınbir şekilde dağıtılması (tahsis edilmesi) gerekmektedir. Bir diğer deyişle, hangi isteklerinkarşılanacağına, hangilerinin erteleneceğine karar verilmesi zorunludur. Kaynakların kıtolması ve bu durumun bizi tercih yapmak zorunda bırakması, iktisat derslerinizde inceleyeceğiniztüm sorunların temelini oluşturmaktadır. Bu sorunlar, “ne, ne kadar, nasıl vekimin için üretilecektir?” soruları ile özetlenebilir

    Yoksulluk ve kıtlık (yoksunluk) sizce aynı anlama gelen kavramlar olarak değerlendirilebilirmi? Uygulanan son derece başarılı bir yoksullukla mücadele programı sonucunda, ülkemizdenyoksulluğun tamamıyla yok edildiğini kabul edersek, kıtlık sorunu da tamamen ortadankalkmıştır diyebilir miyiz?Mal ve HizmetYukarıdaki son paragrafın ilk cümlesini tekrar okumanızı istiyoruz. Bu cümlede geçenve iktisatta çoğu zaman birlikte kullanılan bir kavram bütünü var bu cümlede: “mal vehizmetler” Biraz önce ekonomide üretilen her şeyin sıraladığımız üç kaynağın bir şekildebir araya getirilmesi ile ortaya çıktığınız söyledik. İşte, kaynakların çeşitli şekillerde biraraya getirilmesi ile ortaya çıkan, daha doğru bir ifadeyle üretilen ve ihtiyaçları karşılamaözelliği bulunan ürünlere mal ve hizmet adını veriyoruz. Örneğin bir çiçi, bir traktör,bir dönüm toprak, bir miktar tohum ve bir miktar gübrenin bir araya gelmesi ile bir malüretilmektedir: buğday. Örneğin 50 müzisyen, bunların kullandığı müzik aletleri, oturduklarısandalyeler, önlerinde bulunan nota kitapları, orkestra şefi ve konser salonununbir araya gelmesi ile bir hizmet üretilmektedir: klasik müzik konseri. Üretilen mısır fizikiolarak görebildiğimiz, dokunabildiğimiz, üretiminde kıt kaynaklar kullanıldığı ve insanihtiyaçlarını karşılama özelliği taşıdığı için bir maldır. Şu anda okumakta olduğunuz kitap,üzerinde oturduğunuz sandalye, üzerinizdeki giysiler, akşam yemeyi planladığınız pizza,tamamı mal olarak kabul edilmesi gereken ürünlerdir. Klasik müzik konseri fiziki olarakdokunamadığımız ancak üretiminde yine kıt kaynaklar kullanıldığı ve insan isteklerini giderdiğiiçin hizmet olarak adlandırılmaktadır. Dinlediğiniz ders, izlediğiniz filmler, yaptı-ğınız telefon görüşmeleri, kullandığınız İnternet bağlantısı, kuru temizleme ve saç kesimi,tamamı hizmet olarak değerlendirebileceğimiz ürünlerdir.Mal ve hizmetler kıt kaynaklarla üretildiği için kendileri de kıtlığa konu olmaktadır.Bir mal veya hizmetin sıfır fiyat düzeyindeki mevcut miktarı toplumun arzuladığı miktardandaha düşükse bu mal veya hizmet kıttır. Arzuladığımız her mal ve hizmete sahip olamadığımıziçin sürekli olarak bunlar arasında bir seçim, tercih yapmak zorunda kalırız.Kıtlığın söz konusu olduğu ortamda tercih yapma zorunluluğu bazı mal ve hizmetlerdenvazgeçmemiz gerektiği anlamına gelir.Günlük yaşamımızda çok az sayıda malın fiyatın sıfır olduğu durumdaki (bir bedelödenmesi gerekmediği zaman) miktarı toplumun arzuladığından daha fazla olduğu içinserbest mal kategorisindedir. Örneğin; hava ve deniz suyu genel anlamda serbest malolarak kabul edilirler. Zira istediğimiz kadar hava soluyabilmekte ve deniz suyu kulla nabilmekteyiz. Hayattaki en iyi şeylerin bedava olan şeyler olduğunu savunan bir yaşamanlayışının varlığına karşın günlük yaşamımızdaki hemen her şey kıttır ve serbest malkategorisine girmemektedir. Hatta serbest mal olarak düşündüğümüz mal ve hizmetlerdebile bir bedel ödenmesi söz konusu olabilmektedir. Örneğin; atmosferi bir çöplük, denizleride lağım çukuru olarak kullanmaya devam ettikçe temiz hava ve temiz deniz suyugiderek kıt hâle gelmektedir. Serbest mal kategorisinde olan mal ve hizmetlerin iktisadınkonusu değildir. Kıtlık söz konusu olmadığında iktisadi sorun da söz konusu olmayacağıiçin serbest mallar iktisadın ilgi alanı içerisinde yer almazlar.Ekonomik AktörlerBir ekonomide dört tür aktör ya da katılımcı söz konusudur: Hanehalkı, firmalar, devletve yabancılar. Bu iktisadi aktörler içerisinde kilit konumunda olan hanehalkıdır. Bir tüketicibirim olarak hanehalkı mal ve hizmet talep ederken, kaynak sahibi birim olarak da işgücü, toprak ve sermayeyi firmalara, devlete ve yabancılara arz eder. Firmalar, devlet veyabancılar aslında yardımcı aktör konumundadırlar. Çünkü bu ekonomik birimler hanehalkınınarz ettiği kaynakları talep etmekte ve hanehalkının talep ettiği mal ve hizmetleriarz etmektedirler. Yabancılar dediğimizde yurt içi piyasalara kaynak ve ürün arz eden,yurt içi piyasalardan kaynak ve ürün talep eden yabancı hanehalklarını, yabancı firmalarıve yabancı devletleri kastettiğimizi de belirtelim.Piyasalar ise alıcı ve satıcıların karşı karşıya gelerek değişim (takas) işlemini gerçekleştirdikleriortamlardır. Bu ortamlar çoğu zaman fiziki mekanlar biçiminde (süpermarketler,alışveriş merkezleri ve borsalar gibi) olsalar da alıcı ve satıcının iletişim kurabildiğidiğer ortamları da (radyo ve TV reklamları, İnternet ortamı, telefon hattı gibi) kapsamaktadır.Bu araçlar satışa sunulan ürünlerin kalitesi, miktarı ve fiyatı konusunda ekonomikaktörlere bilgi sağlamaktadır. Mal ve hizmetlerin alınıp satıldığı piyasalar ürün piyasaları,kaynakların alınıp satıldığı piyasalar ise kaynak piyasalarıdır. En önemli kaynak piyasasışüphesiz iş gücü piyasasıdır.Bir maldan ihtiyaçlarımızı karşılayacak ölçüde bol miktarda bulunuyorsa ve buna bir bedelödemeden sahip olabiliyorsak, bu tür mallara serbest mal adını veriyoruz. İktisada Giriş kitaplarındaserbest mallara verilen örnek genellikle havadır. Acaba hava her durumda serbestbir mal olarak değerlendirilebilir mi?İKTİSADİ DÜŞÜNME TARZIİnceleme gereği duydukları konular farklı olmasına karşın iktisatçıların sorunlara yaklaşı-mı belirli ilkelere dayanan ortak bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma iktisadi düşünme tarzı adı-nı vermekteyiz. Sözü edilen bu ilkelerden ilki tercihlerin kıtlık koşullarında yapılmasıdır.Diğer ilke karar alıcıların davranış biçimleri ve tercihlerin yapılma sürecine ilişkin ilkedir.Son olarak incelenmesi gereken ilke, iktisadi düşünme tarzının mevcut durumla inceleyerekanalize başlaması ve ortaya çıkacak değişimin sonuçlarını incelemesidir. Sözü edilenbu ilkeleri, yani iktisadi düşünme tarzının temel prensiplerini anladığımız zaman iktisat-çıların hipotezlerini kavramak ve iktisat konusunda uzmanlaşmak daha kolay olacaktır.Rasyonel Davranışİktisadi düşünme tarzının temel ilkesi karar alıcıların rasyonel davrandıkları ilkesidir. Birdiğer deyişle, karar alıcılar kendilerine belirli bir amaç veya hedef belirler ve tercihlerinibu amaca ulaşmak yolunda yaparlar. Dolayısıyla kendi çıkarlarına göre hareket ederler.Örneğin, tüketiciler açısından ele alındığında varsayılan amaç; elde edilen mutluluğu veyarefahı maksimize etmek, en yüksek düzeye çıkartmaktır. Burada rasyonel davranış, tüketi cinin elde etmeyi beklediği faydayı en yüksek düzeye çıkartacak tercihleri yapmasıdır. Örneğin,bir tüketici X markasını Y markasına tercih ediyor ve her iki marka da aynı fiyatasatılıyorsa tercihini her ortamda X malını seçmek şeklinde kullanmalıdır.Rasyonel davranış, tüketicilerin asla yanlış karar vermeyecekleri anlamına gelmemektedir.Tüketici yeni piyasaya sürülmüş veya kalitesi iyileştirilmiş Y markasını deneyebilirve sonuçta yanlış bir tercihte bulunduğunu anlayabilir. Bu türden denemeler tüketicininrasyonel olmayan bir tercih yaptığı anlamına gelmez. Ancak X markasının Y markasınagöre daha üstün olduğunu belirledikten sonra Y markasını satın almaya devam etmekrasyonel olmayan (irrasyonel) bir tercihtir.Üreticiler de tıpkı tüketiciler gibi kendi çıkarları doğrultusunda tercih yaparlar. İktisatçılarher üreticinin elde ettiği kârı maksimize etmek amacına sahip olduğunu varsayarlar.Burada kâr bir ürünün satışından elde edilen kazanç ile bunu üretmek için katlanılanmaliyet arasındaki olumlu farktır. Örneğin, bir çiçi 4 bin liraya mâl olan mahsulünü 6bin liraya satarsa 2 bin lira kâr elde eder. Kâr maksimizasyonu amacının bir sonucu üreticinin,üretimi gerçekleştirmek için mümkün olan en az kaynağı kullanma eğilimine sahipolacağı şeklinde ifade edilebilir. Gerekli olandan daha fazla kaynak kullanmak üretiminmaliyetini arttıracak ve sonuçta kâr azalacaktır. Bu da rasyonel olmayan bir davranıştır.Toplumdaki her bir ekonomik birimin rasyonel davranmasının sonucu ekonomideetkinliğin sağlanması sonucunu doğurmaktadır. Kapitalist üretim ilişkilerini sistematikbiçimde ele alan ilk iktisatçı olarak değerlendirilen Adam Smith, Ulusların Zenginliği(Wealth of Nations) isimli kitabında bu etkinlik mekanizmasını görünmez el benzetmesiile açıklanmış ve piyasalarda dengenin otomatik olarak sağlanacağını ortaya koymuştur.Karar Almaİktisadi düşünme tarzı kararların nasıl alındığına ilişkin bazı varsayımlar da içerir. İktisatçılarkarar alınırken bir eylemin olası yarar ve maliyetlerinin göz önüne alındığınıkabul ederler. Örneğin, otomobilde arka koltukta otururken emniyet kemerinin bağlanmasıkonusunda tüketiciler, olası yararlar (kaza anında yaralanma riskini azaltması gibi)ile maliyetleri (vakit kaybına neden olması, elbiselerin buruşmasına neden olması, sıkıntıvermesi gibi) karşılaştırırlar. Eğer emniyet kemeri bağlamanın yararları maliyetlerini aşı-yorsa tüketici emniyet kemerini bağlayacaktır. Aksine maliyetler yararlardan daha büyükolarak değerlendiriliyor ise emniyet kemeri kullanılmaz.Maliyetler ve yararlar kişiden kişiye farklılık gösterdiği için kararlar da farklılık gösterebilir.Örneğin, müvekkili ile bir görüşme yapmak üzere başka bir kentin şehirler arasıotobüs terminaline gelen bir avukatı düşünelim. Bu avukat bir taksiye binerek çabucakkent merkezine ulaşabilir veya bir toplu taşıma aracına binerek aynı yere daha uzun sü-rede ulaşabilir. Kişinin bunlardan hangisini seçeceği elde edilen yarar (tasarruf edilenzaman) ile katlanılan maliyete (ödenen daha yüksek bedel) bağlı olarak belirlenecektir.Böyle bir durumda herkesin aynı sonuca ulaşması söz konusu değildir. Örneğin, aynı otobüsterminaline ailesini ziyaret etmekten dönen bir öğrencinin geldiğini düşünelim ve buöğrencinin kaldığı yurda erişebilmek için toplu taşıma aracını tercih edeceğini söyleyebiliriz.Çünkü örneğimizdeki avukatın katlandığı yüksek maliyeti müvekkiline yansıtmaolanağı mevcutken, öğrencinin böyle bir imkânı yoktur. Dolayısıyla öğrencinin tercihleriile karşılaştırıldığında, avukatın taksiyi tercih etmesi daha büyük bir olasılıktır.Karar alma sürecinin bu özelliği belirli iken, elde edilen yararlarda veya katlanılanmaliyetlerde meydana gelecek bir değişme, tercihleri etkileyecektir. Örneğin, taksi taşı-ma ücretlerinde ciddi bir düşüş yaşanırken alternatierin fiyatında bir değişiklik olmazsadaha çok ekonomik birimin taksiyi tercih edeceğini söylemek mümkündür. Benzerşekilde, eğer kamu otoritesi emniyet kemeri takmamanın maliyetini (örneğin cezaları)Rasyonel davranış: Tercihyapmak veya karar almakdurumunda olan bir iktisadibirimin kendi hedefine uygunbiçimde hareket etmesidir.1. Ünite – İktisadı Neden Öğrenmeliyiz? 9arttırırsa daha fazla sayıda kişinin emniyet kemeri kullanma eğiliminde olacağını söyleyebiliriz.Görüldüğü gibi ekonomik birimlerin olası davranışlarını öngörebilmek mümkünolmaktadır. Bu durum, insan davranışlarını incelemede ve maliyetlerle elde edilen yararıdeğiştiren gelişmelerin sonuçlarını belirlemede iktisatçılara önemli bir güç vermektedir.Marjinal Analizİktisadi düşünme tarzı marjinal analiz adını verdiğimiz bir analiz yöntemini de kapsar.Marjinal analiz, mevcut şartlar değiştiğinde ortaya çıkacak durumun incelenmesidir. Örneğin;bir öğrenci iktisat çalışmak için haada 5 saat yerine 6 saat ayırmaya karar verdi-ğinde marjinal analize göre hareket ediyor demektir. Hemen anlayacağınız gibi, iktisat çalışmayailave bir saat ayrılmasının sağlayacağı yarar (içinde yaşadığımız dünyayı daha iyialgılayabilme ve muhtemelen sınavlarda daha yüksek bir not alma) bunun getireceği maliyeti(dinlenmeye daha az zaman ayırma, daha az uyuma gibi) aşmaktadır. Eğer bir başkaöğrenci farklı sonuca ulaşıyorsa iktisat çalışmak için ilave bir saatlik süre ayrılmayacaktır.Sadece tüketiciler değil, üreticiler de karar alırken marjinal analize bağlı kalarak hareketederler. Örneğin bir çiçi daha çok gübre kullandığında buğday üretiminin ne kadarartacağına bakar. Bu süreçte çiçi daha çok gübre kullandığında üretim maliyetlerininne kadar artacağı ve dolayısıyla kârının ne kadar artacağı veya azalacağı ile ilgilenir. Dikkatedilirse çiçi, mevcut durumda meydana gelecek değişmelerin sonuçlarını göz önünealarak karar vermektedir. Karar verme süreci çoğunlukla değişmelerle ilgili olduğu içinmarjinal analiz iktisadi düşünme tarzında önemli bir rol üstlenmektedir.İktisadi Düşünme Tarzında Yapılan Hatalarİktisat teorisi bize iktisadi konularda analiz yapma ve ekonomik birimlerin davranışlarınıbelirlemede yardımcı olur. Etrafımızı çevreleyen olayların daha iyi anlaşılmasını sağlayarakkarar alıcıların maliyeti yüksek hatalardan kaçınmalarına da olanak tanır. Ancak diğeranaliz araçlarında olduğu gibi iktisat teorisi de dikkatle kullanılması gereken bir araçtır.İktisadi düşünme tarzının temellerini oluşturmaya çalıştığımız bu bölümde genellikle dü-şülen üç hatadan söz edecek ve bunlardan kaçınmanın yollarını tartışacağız. Sözü edilenbu üç hata diğer şartlar sabitken, birlikte değişim-nedensellik ve tümleme yanılgısı başlıklarıaltında incelenebilir.Diğer Şartlar Sabitken: İktisada giriş çerçevesinde ele alacağımız teorik yaklaşımlarçoğunlukla diğer şartlar sabittir varsayımı kullanılarak geliştirilir. Bu varsayıma göre, biriktisadi olgu incelenirken, bu olguyu etkileyen değişkenlerden belirli bir tanesinin değiş-tiğini, diğer değişkenlerin ise sabit kaldığını kabul ederiz. Bu varsayım analizleri basitleş-tirmenin temel araçlarından bir tanesidir. Örneğin, pop müzik konserleri düzenleyen birorganizatörün konser biletlerinin fiyatını düşürdüğü zaman daha fazla kişiye bilet satabileceğiyönünde bir teori geliştirdiğini ve ilk düzenlenen konserde bilet fiyatlarını yarıyarıya düşürdüğünü kabul edelim. Fiyatın düşürülmesine rağmen organizatörün beklentisiningerçekleşmediğini ve sonuçta daha az bilet satıldığını varsayalım. Sizce bu sonuçorganizatörümüzün geliştirdiği teorinin yanlış olduğunu mu göstermektedir? Bu soruyacevap vermeden önce dikkatlice düşünmenizi ve kullandığımız analiz yöntemini hatırlamanızıöneririz. Zira satılacak bilet sayısı, bilet fiyatının dışında çok sayıda faktördenetkilenebilir. Örneğin; konserin zamanlaması, yani düzenlendiği tarih ve saat, hava ko-şulları gibi faktörler bile konsere gitme (ve doğal olarak bilet satın alma) kararı üzerindeetkili olacaktır. Dolayısıyla teori, örneğin, tüketicilerin zevk ve tercihlerini göz önüne almaksızın,bilet fiyatlarını düşürünce daha fazla bilet satılacağını söylememektedir. Aksineteori, bilet satışlarını etkileyen diğer faktörler değişmezken düşük bilet fiyatının satışlarıarttıracağını ifade etmektedir. Bu nedenle sabit kabul edilen faktörlerden biri değişirseMarjinal analiz: Mevcut koşullardeğiştiği zaman ne olacağınınincelenmesidir.10 İktisada Giriş-Iartık diğer koşullar sabitken varsayımı geçerli değildir ve teorinin dayandırıldığı önemlibir varsayım ihlal edilmiş demektir. Varsayımları yerine getirilmediği sürece bir teorinintest edilmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, örneğin hava koşullarının değiştiği birortamda, düşük bilet fiyatlarına rağmen daha fazla bilet satılamaması konser organizatörütarafından geliştirilen teorinin yanlış olduğunu göstermez.Bazı iktisat kitaplarında diğer şartlar sabitken varsayımı Latince karşılığı olan CeterisParibus deyimi kullanılarak ifade edilir.Birlikte Değişim – Nedensellik: İktisadi düşünme tarzı sürecinde yapılan bir yanlışlıkiki değişkenin sergilediği birlikte değişim ilişkisi ile iki değişken arasındaki nedensellikilişkisinin birbirine karıştırılmasıdır. Birbiri ile ilişkisi olmayan iki değişkenin aynı andatesadüfi olarak birlikte değişiyor olması birinin diğerinin nedeni veya sonucu olduğunugöstermez. Örneğin, yapılan bir araştırmada leyleklerin göç mevsimi olan baharın baş-langıcında yeni doğan bebek sayısının da arttığı belirlenmiştir. Bir diğer deyişle bölgeyegelen leylek sayısı ile yeni doğan bebek sayısı aynı yönde değişmektedir. Bu birlikte deği-şim ilişkisine bakarak bebeklerin leylekler tarafından getirildiği sonucuna ulaşamayız. Buiki değişken arasında bir nedensellik bağı bulunmamakta, ilişki tamamen tesadüfi olarakortaya çıkmaktadır. Bu da birlikte değişim ilişkisi ile nedensellik ilişkisinin aynı anlamagelmediğini göstermektedir.Tümleme Yanılgısı: Bir grup bireylerden oluştuğuna göre, birey için doğru olanın grupiçin de doğru olduğu sonucuna ulaşabilirsiniz. Eğer böyle düşünüyorsanız başlıkta sözünüettiğimiz tümleme yanılgısına düşüyorsunuz demektir. Bir birey olarak davrandığınızda,bağırarak konuşmanız karşınızdakilerin sizi daha iyi anlamasına olanak tanıyabilir. Acababu durum bir odadaki herkesin bağırarak konuşması durumunda herkesin birbirini dahaiyi anlayacağı anlamına gelir mi? Tabii ki hayır! Aksine, bırakın herkesin birbirini daha iyianlamasını, tam bir karmaşa yaşanacak, gürültü kirliliği ortaya çıkacaktır. Bireysel olarakdavrandığınızda sizin için doğru olan, gruptaki herkesin aynı şeyi yapması durumundadoğru olmaktan çıkabilir. İktisadi düşünme tarzı bu yanılgıdan uzak durmamızı söylemektedir.Grafik 1.1 bize Türkiye’de 1998 – 2014 dönemindeki ekonomik büyüme oranının (sağ dikeyeksen) seyri ile lisanslı atletizm yapan bayan sporcu sayısındaki değişim oranını (soldikey eksen) gösteriyor. Grafiğe göre her iki değişken çoğunlukla aynı yönde değişmektedir.Bir diğer deyişle bayan atlet sayısı arttıkça ekonomik büyüme hızlanmakta, bayan atlet sayısındakiartış yavaşladığında ekonomik büyüme de yavaşlamaktadır. Ekonomik büyümetoplumsal refahın artması anlamına geldiğine göre, daha çok bayan atletin lisans alması durumundaTürkiye ekonomisi daha hızlı büyüyecek ve toplumsal refah artacaktır. Grafiktegördüğümüz bu ilişkiden yola çıkarak önemli bir iktisadi soruna çözüm bulduk: Ne kadarçok kadın, atletizm ile ilgilenirse ekonomik refah o ölçüde artacak, böylece ekonomik istikrarsızlık,işsizlik ve hatta enasyon sorunları ortadan kalkacaktır. Ne dersiniz?Diğer şartlar sabitken (CeterisParibus) varsayımı: Bir İktisadiolguyu etkileyen çok sayıdafaktörden sadece bir tanesinindeğiştiği, diğer faktörlerin isedeğişmediği varsayımıdır.Tümleme yanılgısı: Birey içindoğru olanın grup için de doğruolacağı şeklinde hatalı bir sonucaulaşılmasıdır.41. Ünite – İktisadı Neden Öğrenmeliyiz? 11İKTİSADIN BÖLÜMLERİİktisat, iktisatçının yanıt bulmaya çalıştığı sorunlara göre çeşitli bölümlere ayrılır. İktisadınen yaygın kabul gören bölümleri, makro ve mikro iktisattır.Mikro iktisat, iktisadın insan davranışı ve insanların piyasa, endüstri, firma ve bireygibi nispeten küçük birimlerle ilişkili tercihlerini inceleyen bölümüdür. Mikro iktisadınanaliz araçları mikroskoba benzer. Mikro iktisadın temel konuları arasında, bireysel ekonomikkararların oluşturulması, kaynak dağılımı, fiyatlar, üretim ve gelir dağılımının belirlenmesiyer alır.Makro iktisat ise iktisadın, bir bütün olarak ekonomiyi ve toplulaştırılmış ekonomikdavranışı inceleyen bölümüdür. Makro iktisat; milli gelir, para, bankacılık, enasyon, ekonomikbüyüme gibi makro konuları inceler. Makro iktisadın analiz aracı, mikro iktisadınmikroskobuna karşılık teleskoptur. Mikro iktisatta iktisatçılar tek bir fiyat üzerinde incelemedebulunurlarken, makro iktisatta genel fiyat düzeyi üzerinde dururlar. Örneğin; mikroiktisat belirli bir mal veya hizmetin talebi ile ilgilenirken, makro iktisat mal ve hizmetlerintoplam talebi ile ilgilenir.Aşağıda belirtilen konuların her birinin mikro iktisat veya makro iktisat kapsamından hangisinegireceğini tartışınız:a. Bir ailenin gelirinin ne kadarlık kısmını tasarruf edeceğine ilişkin kararıb. Otomobillerin çevreye yaydığı duman için devlet tarafından getirilen standardın etkileric. Ülkedeki tasarruf miktarının ekonominin üretim kapasitesi üzerindeki etkisid. Bir firmanın kaç işçi çalıştıracağına ilişkin kararıe. Para miktarındaki değişmeler ile fiyatlardaki değişmeler arasındaki ilişkiİKTİSADIN YÖNTEMİİktisadi tercihlerin nasıl yapıldığı ve bunların ekonomi üzerindeki etkilerinin neler oldu-ğunu açıklayabilmek amacıyla, iktisatçıların teoriler (veya modeller) geliştirmesi iktisadianaliz olarak adlandırılır. Bir iktisadi teori veya model sözel olarak açıklanabileceği gibigrafiksel ve matematiksel olarak da geliştirilebilir.Bir iktisadi teori veya iktisadi model, gerçek yaşamla ilgili tespitlerde bulunabilmekamacıyla kullanılan iktisadi ilişkilerin basitleştirilmiş biçimde ifade edilmiş versiyonudur.Bir teori veya model, inc12 İktisada Giriş-Imek zorunda değildir. Aslında bir teori ne kadar fazla detaya inerse, anlaşılması o derecegüçleşir ve büyük bir olasılıkla kullanışsız hâle gelir. Yaşadığımız dünya son derece karmaşıkilişkilerden oluşmaktadır. Bu ilişkilerin anlaşılır biçimde açıklanması isteniyorsamutlaka basitleştirme yapılması gerekir.İktisat dersi alan öğrenciler genellikle teorinin taşıdığı önem konusunda fazla fikir sahibiolmazlar. Oysa kitabınızın daha sonraki bölümlerinde geliştirilecek modellerin anla-şılmasında ilk aşama, teorinin neden ve nasıl geliştirildiğini kavrayabilmekten geçmektedir.Örneğin, büyük bir olasılıkla “Tamam, dediğin teorik olarak doğru ama pratikte işleröyle yürümüyor.” türünden eleştirileri (hatta kimi zaman küçümsemeleri) duymuşsunuzdur.Aslında bu eleştirilerde vurgulanmak istenen, gerçek yaşamdaki ilişkilerde teorininçok fazla açıklayıcı olmadığıdır. Aslında bu türden söylemleri dile getirenler önemli birhususu gözden kaçırmaktadırlar; zira bu türden bir söylemle, geçerliliğine inanmadıkları(ya da daha doğru bir ifadeyle anlamadıkları) bir teorinin yerine kendi teorilerini koymaktadırlar.Aslında bunu söyleyen kişi, “Daha iyi çalışan kendi teorim var.” demektedir.Şimdi bir teorinin nasıl geliştirildiğini ve nasıl kullanıldığını kısaca gözden geçirebiliriz.İktisadi sorunların analiz edilmesinde iktisatçılar, bilimsel yöntem olarak adlandırılanteorik inceleme sürecini kullanırlar ve bu süreç dört aşamadan oluşur:Birinci Aşama: Bilimsel yöntemde ilk adım, incelenen iktisadi sorunla ilişkili temeldeğişkenlerin belirlenmesi ve tanımlanmasıdır. Değişken, farklı olası değerler alabilen birölçüttür. Örneğin, kola fiyatı veya bir haada satılan kola miktarı gibi. Belirlenen değiş-kenler, geliştirilecek teorinin temel unsurları oldukları için son derece dikkatli seçilmelerigerekir.İkinci Aşama: Bilimsel yöntemde ikinci aşama, teorinin uygulanacağı ilişkiyle ilgilivarsayımların yapılmasıdır. Bu varsayımlardan en önemlisi, daha önce değinilen, diğerşartlar sabittir varsayımıdır. Bu varsayımın yapılmasından amaç, ilgili değişkenlerin belirlenmesive sorunun açıklanmasında önemli olabilecek diğer değişkenlerin sabit kaldığınıvarsayarak belirlenen değişkenler arasındaki ilişki üzerinde yoğunlaşabilmektir. Örneğin,kola fiyatının satın alınan miktarı nasıl etkilediğini araştırmaya karar verdiğimizi kabuledelim. Kola fiyatı ile satın alınan miktarı arasındaki ilişkiyi izole edebilmek için, satınalınan kola miktarını etkileyebilecek diğer önemli değişkenlerin (örneğin, tüketicilerinzevk ve tercihlerinin, tüketicilerin gelirinin, alternatif ürünlerin satış fiyatının, hava sıcaklığının)değişmediğini kabul ederiz.Bilimsel yöntemde, bireysel davranışlarla ilgili varsayımlar da yapılır ve bunlar davranışsalvarsayımlar olarak adlandırılır. Daha önce de değinildiği gibi, en temel davranışsalvarsayım rasyonel davranış varsayımıdır. Bu varsayıma göre, bireyler karar alırkenrasyonel olarak kendi çıkarlarını gözetirler ve buna uygun olarak tercihlerini yaparlar.Rasyonellik varsayımına göre her tüketici, elde edeceği tatmin düzeyini en yüksek düzeyeçıkaracak ürünleri satın alır. Firmalar açısından değerlendirildiğinde, her firma elde edeceğikârı en yüksek düzeye çıkaracak ürünleri üreterek rasyonel davranır.Üçüncü Aşama: Bilimsel yöntemde üçüncü aşama hipotezin ortaya konmasıdır. Hipotez,seçilen değişkenlerin birbiriyle nasıl bir ilişki içerisinde olduklarını ifade eden teorianlamına gelmektedir. Örneğin, bir teori, diğer koşullar sabitken, kola fiyatı artarsa satınalınacak kola miktarının azalabileceğini öne sürebilir. Bu durumda hipotez, fiyatı artarsasatın alınacak kola miktarının ne olacağına ilişkin tespittir. Geliştirilen bu teorinin amacı,diğer teorilerde olduğu gibi gerçek yaşamla ilgili tespitlerde bulunabilmektir.Dördüncü Aşama: Bir teorinin geçerliliği, bu teori aracılığı ile yapılan tespitlerin kanıtlarlakarşılaştırılması suretiyle test edilir. Dördüncü aşamayı oluşturan hipotezin testedilebilmesi için incelenen değişkenler üzerinde yoğunlaşmak gerekirken diğer faktörlerinde kontrol edilmesi gerekir. Zira bu test sonucuna göre, kanıtlarla uyumlu olmaması 1. Ünite – İktisadı Neden Öğrenmeliyiz? 13hâlinde teorinin reddedilmesi veya daha iyi tespitlerde bulunmaya olanak tanıyacak yenisigeliştirilinceye kadar kullanılması söz konusudur.Bir teorinin görevi, iktisadi değişikliğin tercihler üzerindeki etkisini ve bu tercihlerinbelirli bir piyasada veya ekonominin bütününde yaratacağı etkiyi belirlemektir. Bu durumiktisatçıların belirli bir tüketicinin veya üreticinin davranışlarını belirlemeye çalıştıklarıanlamına gelmemektedir. Zira belirli bir iktisadi birim önceden belirlenemez bir şekildedavranabilir. Burada söz konusu olan, belirli bir gruba dâhil olan iktisadi birimlerin ortalamadavranışının belirlenmesidir. Örneğin, dersinize gelen hoca bu haaki derse hangiöğrencilerin gelmeyeceğini tek tek öğrenci bazında önceden bilemez; ancak ortalama olaraköğrencilerin yüzde kaçının bu haaki derse gelmeyeceğini tecrübelerine dayanarakbelirleyebilir. Benzer şekilde, McDonald’s temel ürünlerinden biri olan BigMac fiyatınıyarı yarıya düşürürse, restoran yöneticisi hangi müşterilerin daha fazla BigMac alacağınıbilemez ancak ortalama olarak bir tespitte bulunarak BigMac satışlarının ne kadar artacağınıdaha doğru biçimde belirleyebilir. Bu nedenle, iktisatçılar belirli bir iktisadi biriminspesifik olarak nasıl davranacağını belirlemeye çalışmak yerine, gruptaki kişilerin(McDonald’s müşterileri gibi) ortalama davranışını belirlemek üzerinde yoğunlaşırlar.POZİTİF VE NORMATİF ANALİZ YÖNTEMİBasitleştirici modeller aracılığı ile çalışan iktisatçılar gerçek dünyanın nasıl çalıştığınıaçıklamaya çaba gösterirler. Oysa kimi zaman iktisatçılar gerçek dünyanın nasıl çalıştığıile değil, nasıl çalışması gerektiği ile de ilgilenirler. Örneğin, “Türkiye’de işsizlik oranı %10düzeyindedir.” ifadesi ile “Türkiye’de işsizlik oranı %10’dan daha aşağıya düşürülmelidir.”ifadesini karşılaştıralım. Bunlardan ilki pozitif iktisadi ifade olarak adlandırılır; zira ger-çek yaşamdan elde edilecek kanıtlarla bu ifadeyi desteklemek veya reddetmek mümkündür.Sözü edilen ikinci ifade ise normatif iktisadi ifade olarak adlandırılır. Çünkü bu ifadebir görüşü yansıtmaktadır ve bu görüşün gerçek yaşamdan elde edilecek kanıtlarla doğruveya yanlış biçiminde değerlendirilebilmesi mümkün değildir. Pozitif ifadeler ne olduğuile ilgili iken, normatif ifadeler bunu dile getiren kişinin görüşünü, değer yargılarını yansıtanne olması gerektiği ile ilgili ifadelerdir. Normatif ifadelerin mutlaka doğru olmasıgerekmemektedir; ancak bu ifadeler elde edilecek kanıtlarla reddedilebilir veya kabul edilebilirler.Teoriler, “Fiyatlar arttığında satın alınacak miktar azalır.” ifadesinde olduğu gibi pozitififadeler kullanılarak açıklanırlar. İktisatçılar arasındaki anlaşmazlığın büyük bir bölümünormatif sorunlarla ilgilidir (Örneğin, devletin ekonomideki rolünün ne olması gerektiğikonusunda iktisatçılar uzun yıllardan beri anlaşamamaktadırlar).Aşağıdaki ifadelerin her birini pozitif veya normatif olarak sınıandırarak gerekçenizi açıklayınız:a. Toplum, kısa dönemde enasyon ile işsizlik arasında ters yönlü bir ilişki bulunduğu ger-çeği ile yüz yüzedir.b. Bir ekonomide parasal genişleme oranının azaltılması enasyonu düşürecektir.c. Merkez bankası parasal genişleme oranını azaltmalıdır.d. Asgari ücret uygulaması gençler arasında işsizliğin artmasına neden olmaktadır.e. Düşük vergi oranları çalışma ve tasarruf yapma arzusunu güçlendirir.İKTİSADI NASIL ÇALIŞMALIYIZ?Bu kitabı okudukça ya da derste hocanızı dinledikçe başınızı onaylar biçimde salladığınızıve her şeyin yerine daha iyi oturduğunu düşünmeye başladığın14 İktisada Giriş-Isize kolay bir ders olarak gelmeye başlayacak. Aslında iktisat basitçe yürütülebilecek birmantık sorgulamasına dayandığı için izlemesi kolay bir bilim dalıdır. Ancak izlemek ileöğrenmek farklı şeylerdir. Konular ilerledikçe iktisadın pasif bir biçimde değil aktif olarakçalışması gerektiğini göreceksiniz.Eğer bu satırları rahat bir koltukta yatarak okuyorsanız veya koltukta bir elinizde televizyonunuzaktan kumandası varken okumaya çalışıyorsanız veya çalışma masanızdabir gözünüz cep telefonunda okuma yapıyorsanız yanlış yoldasınız demektir. Aktif çalış-ma, masanızda oturarak, elinizde bir kalem ve önünüzde boş kağıt bulunarak bu kitabıokumanız anlamına gelmektedir. Belirli aralıklarla (örneğin; ünite içinde her ana başlığıokumayı tamamladığınızda) kitabı kapatmanız ve öğrendiklerinizi not etmeniz yararlıolacaktır. Her bir mantıksal çıkarımdaki adımları listelemeniz, öğrendiğiniz her bir modeldekisebep-sonuç basamaklarının kökenine inmeniz ve modeli temsil eden grafikleriyeniden kendi başınıza çizmeniz şiddetle önerilmektedir. Bunlar öğrendiğiniz temel iktisadiilkeleri düşünmenize ve bunların öğrendiklerinizle bağlantısını kurmanıza olanaktanıyacaktır. Görüldüğü gibi bu kolay bir çalışma yöntemi değildir, ancak bu şekilde çalıştığınızdaiktisadı daha iyi anlayacak kendi yaşamınızı ve etrafınızdaki dünyayı daha iyideğerlendirebileceksiniz.

    GİRİŞBireylerin ve toplumların karşı karşıya bulunduğu temel ekonomik sorun kıtlıktır. Kıtlık,isteklerimizin sahip olduğumuz kaynaklardan daha fazla olması durumunda ortaya çıkar.Toplumun ve toplumu oluşturan bireylerin doğasından gelen isteklerin sınırsız olması veekonominin bu istekleri karşılayacak kadar kaynaklara sahip olmaması ekonomi ilmininortaya çıkış nedenidir. Tüm ekonomik birimlerin kıtlıkla mücadele etme eylemleri iktisadifaaliyet olarak tanımlanır. Tüm iktisadi faaliyetler isteklerle kaynaklar arasındakidengesizliği azaltarak, insanların refahını artırmaya yöneliktir.Genelde iktisat tanımı, kıtlık ve iktisadi faaliyet kavramları kullanılarak yapılır ve iktisat;halkın sınırsız isteklerini karşılamak için sınırlı kaynakların nasıl kullandığını araştı-rır. Kıtlık, beraberinde tercih sorununu da yaratır. Çünkü tüm isteklerimizi karşılamadakigüçlük bizi sınırlı kaynaklarımızı en iyi şekilde nasıl kullanabileceğimiz konusunda seçimyapmaya zorlamaktadır. Öyleki, bu zorunluluk iktisadın bir tercih bilimi olarak adlandırılmasınaneden olmaktadır. Buna göre iktisat, ekonomik birimlerin yaptığı tercihleri açıklamakve tercihleri etkileyen durumlar değiştiğinde nelerin olabileceğini öngörmektedir.Tercih yapmak fayda ve maliyetle ilgilidir. Tüm ekonomik birimler yapacakları tercihlerdeen çok fayda sağladıkları mal ve hizmetlere yöneleceklerdir. Bu mal ve hizmetlerimümkün olabildiğince en düşük maliyetle elde etmeye çalışarak net faydalarını maksimizeedeceklerdir.KITLIK VE TERCİHMevcut kaynakların isteklerimizi karşılayamaması sonucu varolan kıtlık ekonomi bilimininortaya çıkış nedenidir. Çünkü ekonomi bilimi, kaynakların kıt olması nedeniyleinsanların yaptıkları tercih ve bu tercihler sonucunda insanlar arasındaki ekonomik etkileşimleriinceler.Kaynaklar; mal ve hizmet üretiminde kullanılan doğa ya da insanlar tarafından sağ-lanan tüm araçlardır. Doğa tarafından sağlanan kaynaklar; su, petrol, mineraller, vahşiyaşam, orman vb. binlerce varlığı içerir. Tüm bu doğal kaynakları ifade etmek için toprakterimi kullanılır. Toprak ne kadar çok olursa olsun sınırları vardır. Bu sınırlılık yüzündenkullanımı için alternatieri arasında tercih yapılmasını zorunlu kılar. Örneğin, bir araziparçasının farklı amaçlar için kullanılabileceğini düşünebiliriz. Şöyleki; üzerine ev inşaedilebilir, alışveriş merkezi ya da benzin istasyonu inşa edilebilir, otel, öğrenci yurdu yada otopark yapılabilir. Ancak bunların tümü aynı anda yapılamaz, sadece alternatierdenbiri tercih edilir.Kıtlık Tercih ve Fayda28 İktisada Giriş-Iİnsanlar tarafından sağlanan kaynaklar içinde ilk olarak doğrudan emek faktörünügösterebiliriz. Emek, mal ve hizmet üretmek için gerekli fiziksel ve zihinsel çalışmalardır.Emek de bir tür kıt kaynaktır. Çünkü hem zamanı sınırlıdır (Bir günde 24 saat vardır.)hem de kalifiye eleman sayısı çok fazla değildir. Örneğin; girişimci, emeğin özel bir türüolup, yeni ürünler geliştirmek için sınırlı kaynakları birleştiren, risk alan kişilerdir. Göreceliolarak bu ruha çok az kişi sahip olduğu için kıt bir insan kaynağıdır.İnsanlar tarafından sağlanan bir başka kaynak ise sermaye olarak adlandırılan ve diğermalları üretmek için kullanılan makineler, araçlar ve fabrikalardır. Ekonomi bilimindesermaye kavramı ile fiziksel sermaye, malları ifade edilir ve bu kavram finansal sermayedenfarklıdır. Finansal sermaye fiziksel sermaye üzerinde mülkiyet hakkını ifade eder. Örneğin,elinde bin adet TOFAŞ’a ait hisse senedi bulunduran iştirakçiler finansal sermayeyesahiptirler. Ancak TOFAŞ araba üretim fabrikaları ve çeşitli aşamalardaki pek çok arabastokuna sahiptir. Finansal pay sahipleri dolaylı olarak TOFAŞ’ın fiziksel sermayesine sahiptirler.Kısaca finansal sermaye ile fiziksel sermaye arasındaki ilişki; finansal sermayeninfiziksel sermaye alması için gerekli olmasıdır. Bu yüzden para doğrudan bir üretimfaktörü (sermaye) değildir.Makinelere, binalara yapılan yatırımlarla sonuçlanan fiziksel sermaye yanında bir deinsanların kendilerine yaptığı yatırımla ortaya çıkan beşeri sermaye vardır. İnsanlar ekonomist,avukat, doktor, mühendis olmak için üniversitelere devam ederler. Mesleklerindedaha iyi olmak için yüksek lisans, meslek içi eğitim ve doktora yaparlar. Eğitim ile birlikteinsanların verimlilikleri de artar.Dikkat edilirse, yukarıda açıkladığımız kaynakları üç gruba ayırıp bunları; toprak,emek ve sermaye olarak tanımladık. Bu kaynaklar aynı zamanda üretim faktörü ya da girdiolarak da adlandırılırlar. Kaynaklar ne kadar çok olursa olsun sınırlıdır. Üretim faktörlerisınırlı olduğu için, bir ekonomide üretilebilecek mal ve hizmetler de sınırlı olacaktır. Busınırlılıklar, ekonomide bir malın üretimi arttırıldığında, başka malların üretiminin azalmasıgerektiğini ortaya koyar. Aslında toplumda her şey kıttır, yani bireylerin tümününihtiyaçlarına yetecek kadar bol miktarda kaynaklar veya mallar mevcut değildir. İnsanlarbu mallara sahip olmak istediklerinde bir bedel ödemeleri gerekir. İşte bu nedenle bu mallarekonomik mal olarak tanımlanırlar. Kıtlığı çekilmeyen mallar ise serbest mallardır. Birserbest malı kullanmakla başka alternatierden vazgeçilmez, dolayısıyla serbest mal içinbir bedel de ödenmez. Ancak çevremizde serbest mala rastlamak çok güçtür. Örneğinhava serbest mal olarak gözlenebilir, ancak havayı insanlar hem kirletirler hem de temizhava için gerekli önlemleri alma çabası içinde olurlar. Bu alternatiere göre değerlendirildiğindehava da kıt mal sınıandırması içine girer. Dolayısıyla ilgilendiğimiz çoğu şeykıttır ve ekonominin kapsamı oldukça geniştir.Aslında tüm kaynaklarda var olan kıtlık; insanların arzuladıklarından daha az mal vehizmete sahip olacakları sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle insanlar seçim yapmakzorunluluğu ile karşı karşıyadırlar. Yani kişiler bir şeyden fazlasına sahip olmak için ötekişeyden azına sahip olmayı kabul etmek durumundadırlar.Mal ve hizmet üretiminde kullanılan doğa ya da insanlar tarafından sağlanan kaynaklarneden kıttır?SEÇİM VE FIRSAT MALİYETİTüm isteklerimizi karşılamadaki güçlük, bizi sınırlı kaynaklarımızı en iyi şekilde nasıl kullanabileceğimizkonusunda seçim yapmaya zorlamaktadır. Kıt kaynakların nasıl kullanılacağıkonusunda akılcı seçimlerin yapılması ekonominin temel konusunu oluşturmaktadır.Akılcı (rasyonel) seçimlerin yapılabilmesi için, dikkate alınan her bir seçenek ya da alter12. Ünite – Kıtlık Tercih ve Fayda 29natife ilişkin fayda ve maliyetlerin karşılaştırılması gerekir. Belirli bir karar ya da seçiminsağladığı fayda, bu seçime ilişkin maliyeti aşıyorsa, refah düzeyimiz yükselecektir ve buseçim rasyoneldir.Ekonominin bize öğrettiği temel derslerden biri, yaptığımız tüm seçimlerin bir maliyetiçermesidir, yani bedavacılık söz konusu değildir. Beğendiğimiz bir şeyi elde etmekistediğimizde ya da bir şey yapmak istediğimizde, alternatif başka bir şeye sahip olmaktanya da başka bir şeyi yapmaktan vazgeçmemiz gerekir. Belirli bir tercih ya da davranış içinvazgeçmek zorunda kaldığımız en değerli alternatif bu seçimin ya da davranışın fırsatmaliyetidir. Alternatif maliyet olarak da adlandırılan fırsat maliyeti, kısaca bir kararı uygularkenvazgeçilen karar şeklinde tanımlayabiliriz.Örneğin, bu bölümü okurken hangi alternatierden vazgeçiyorsunuz? Belki başka birders çalışacaktınız, belki çok sevdiğiniz bir filmi izleyecektiniz, belki de yakın arkada-şınızla birlikte geleceğe ilişkin hayaller kuracaktınız. İşte bu bölümü okumanızın fırsatmaliyeti, en çok yapmak istediğiniz alternatif şeydir. Daha basit bir örnek olarak, yaz tatiliniAntalya’da ya da Bodrum’da geçirmek üzere karar vermek durumunda olan bir çişayet Bodrum tatilini tercih etmiş ise Antalya’daki tatilden vazgeçecektir. Bu durumdaBodrum’da tatil yapmanın alternatif maliyeti Antalya’daki tatil olacaktır.Bir başka örnek olarak, bir kentin belediye başkanı kentte raylı sistem ile taşımacılıkprojesini ön plana çıkarır ise, yolların düzenlenmesi, parkların düzenlenmesi, ışıklandırma,halk kütüphanesi… vb gibi harcamalarda kısıtlama yapmak zorunda kalır. İşte raylısistem için fırsat maliyeti, bu sistem yerine yapılabilecek şeylerdir.Yine herkesi etkileyen bir başka örnek, meclisteki bütçe tartışmaları ve sonuçlarıdır.Eğer ülke kaynakları yeterli değilse bir kesimin harcamalarındaki artış bir başka kesiminharcamalarındaki azalışa neden olacaktır. Örneğin; savunma harcamaları arttırılırsa, eğitimve sağlık gibi harcamaların kısılması zorunluluğu ortaya çıkar. Bu örneğimizde belirlibir dönem için daha fazla savunma amaçlı mal ve hizmet üretilmesi, ülke ekonomisininsınırlı kaynakları nedeniyle başka amaçlar için üretilecek mal ve hizmet üretimindeazalmaya neden olacaktır. Burada savunma harcamalarının yapılmaması gibi bir sonuççıkarmak yerine amaç, bunun alternatif maliyetlerini ortaya koymak olmalıdır. Buradavurgulanan bir karara ilişkin fayda ve maliyet analizi doğru yapılmıyorsa, kıt kaynaklarınnasıl kullanılacağı konusunda sağlıklı değerlendirmelerin yapılamayacağıdır.FIRSAT MALİYETİ VE PARASAL MALİYETKıtlıkla karşı karşıya bulunan insanların yaptıkları tercihleri; fırsat maliyeti önemli ölçüdeetkiler. Eğer bir mal ya da hizmetin fırsat maliyeti artıyorsa insanlar bunun alımını azaltırve bunun yerine daha ucuz olanı ikame etmeye çalışır. Bu çerçevede; fırsat maliyeti ilefiyat arasındaki ilişkiyi bilmemiz çok önemlidir. Piyasa ekonomilerinde her şeyin bir fiyatıvardır. Ancak bir malın, örneğin bir arabanın gerçek maliyeti piyasa fiyatı değildir. Çünküarabanın gerçek maliyeti, araba üretimi nedeniyle vazgeçilen üretilemeyen diğer şeylerin(buzdolabı, bilgisayar, televizyon…) değeridir. Yani fırsat maliyetine, bir otomobil üretimiiçin ekonominin katlandığı gerçek fedakarlık olarak bakabiliriz. İyi işleyen bir piyasadabir malın fiyatı ile fırsat maliyeti arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bir malı satın almakiçin vazgeçtiğimiz TL miktarı o mal için parasal fiyattır. Bu alım kararının fırsat maliyetivazgeçtiğimiz en iyi alternatif karardır. Daha basit bir örnek olarak, bir fincan kahve aldığınızdabir başka şeyi almaktan vazgeçiyorsanız, eğer vazgeçtiğiniz en iyi şey bir dilimnefis kek ise bir fincan kahvenin fırsat maliyeti bir dilim kektir. Bunları değer cinsindenölçmede parasal fiyatları kullanabiliriz. Eğer bir fincan kahve 5 TL ve bir dilim enfes kek10 TL ise, bir fincan kahvenin fırsat maliyeti yarım dilim enfes kektir. Fırsat maliyetinihesaplamak için kahvenin fiyatını kekin fiyatına oranlamak yeterlidir. Bu oran bize nisbiFırsat Maliyet: Alternatifmaliyet olarak da adlandırılanfırsat maliyeti, kısaca bir kararıuygularken vazgeçilen kararşeklinde tanımlanabiliriz.İyi işleyen bir piyasada bir malınfiyatı ile fırsat maliyeti arasındaçok yakın bir ilişki vardır. Bir malısatın almak için vazgeçtiğimizTL miktarı o mal için parasalfiyattır. Bu alım kararının fırsatmaliyeti vazgeçtiğimiz en iyialternatif karardır.30 İktisada Giriş-Ifiyatı vermektedir ki bu aynı zamanda fırsat maliyetidir. Yani bir fincan kahve alabilmekiçin ne kadarlık kekten vazgeçmemiz gerektiğini göstermektedir.Fırsat maliyeti ile parasal maliyetin aynı şey olduğunu söylemek bir yanılgı olur. Çünküpiyasa iyi işlemediğinde parasal maliyet fırsat maliyetini yansıtmaz. Hatta bazı şeyleraçık bir fiyat etiketi taşımazlar. Örneğin, üniversitede okumanız sonucu ailenizin katlandığıparasal maliyet ile ekonomik açıdan hesaplayacağınız fırsat maliyeti aynı değildir.Ailenizin katlandığı parasal maliyetleri kolaylıkla hesaplayabilirsiniz; okul harçları, kitapkırtasiye alımları, barınma ve yeme harcamalarını toplayabilirsiniz. Fakat bu toplama iliş-kin bazı problemler var. Şöyle ki; öğrenci okumasa bile giyim ve yemek için harcamasıolacaktır. Burada üniversiteye devam etmenin en büyük maliyeti göz ardı ediliyor, okuldageçirilen zaman bir işte çalışarak kullanılamaz. Dolayısıyla en büyük maliyeti bu oluştururancak parasal maliyet hesabında bunlar dikkate alınmaz.ÜRETİM İMKÂNLARI SINIRIEkonomik ilişkileri açıklamada ve anlaşılır biçime getirmede modeller kullanılır. Üretimimkânları sınırı, ekonominin en önemli kavramlarından kıtlık, seçim (tercih) ve fırsat maliyetigibi temel kavramları açıklamada kullanılan yararlı bir analitik modeldir. Bir ekonomidebinlerce mal ve hizmet üretilmesine rağmen, ekonomideki üretimin iki geniş kategoridetoplanabileceğini varsayalım. Bunların da tüketim malları ve yatırım malları olduğunudüşünelim, hatta kolaylık sağlamak amacıyla tüketim mallarını temsilen tereyağını ve yatırımmallarını temsilen bilgisayarı örnek mallar olarak seçelim. Tereyağı ve bilgisayar endüstrileriekonominin tüm üretim faktörlerini kullanmaktadırlar. Üretim imkânları sınırı;mevcut üretim faktörleri ve üretim teknolojisi veri iken belirli bir dönemde ekonomininmaksimum düzeyde üretebileceği çeşitli çıktı (ürün) bileşimlerini gösteren eğridir. Tablo2.1’de tereyağı ve bilgisayar için üretim olanakları sınırı üzerinde altı farklı seçim gözlemiyapılmış ve Grafik 2.1’de ise üretim imkânları sınırı eğrisi çizilmiştir.Bu ekonomide eğer tüm kaynaklar tereyağı endüstrisinde kullanılmış olsaydı, yılda800 milyon ton tereyağı üretilecekti ve hiç bilgisayar üretilmeyecekti. Şayet tüm kaynaklarbilgisayar endüstrisinde kullanılmış olsaydı yılda 500 milyon adet bilgisayar üretilecektive hiç tereyağı üretilmeyecekti. Bu iki uç durum dışında, eğer ekonomideki kaynaklar ikiendüstri arasında paylaşılmış olsaydı, örneğin C noktasındaki gibi 200 milyon bilgisayarüretilmiş olsaydı geriye kalan kaynaklarla 650 milyon ton tereyağı üretilirdi. Ya da Dnoktasındaki gözleme göre, 300 milyon adet bilgisayar üretilmiş olsaydı tereyağı üretimi500 milyon tona düşecekti. Grafik 2.1 ve Tablo 2.1’de ekonomideki mevcut kaynaklarıntereyağı üretiminden bilgisayar üretimine kaydığında, ya da tersi olduğunda maksimumdüzeyde üretilebilecek olası üretim düzeyleri gösterilmiştir.Üretim imkânları sınırı eğrisi; kıtlığın sonuçlarını ekonomideki tercihleri ve her tercihinalternatif maliyetini göstermektedir. Grafik 2.1, den üç farklı durum gözlenebilir.Bunlar eğri üzerindeki noktalar, eğrinin içinde ve dışındaki noktalardır. İlk olarak eğriiçindeki G noktasına bakalım. Bu bileşime göre ekonomide 300 milyon adet bilgisayarve 300 milyon ton tereyağı üretilmektedir. Ancak üretim imkânları sınırı eğrisi bize aynıkaynaklarla daha fazla bilgisayar üretilmesinin mümkün olduğunu (E noktası gibi) ya daD noktasına gelmekle daha fazla tereyağı üretilebileceğini göstermektedir. Hatta her ikisindende daha fazla üretimin olası olabileceğini (D ve E arası) ortaya koyuyor. G gibiüretim imkânları sınırı eğrisi içerisindeki noktalarda ekonomi bazı nedenlerden dolayı iyiişlemiyor, etkin üretim sağlanamıyor ve ekonomi yeteri kadar istihdam yaratamıyor ya daüretim faktörleri tam kapasite kullanılmıyor.

    Artan Fırsat MaliyetTablo 2.1’de gözlemlenen üretim olanakları, ekonominin bütünü için fırsat maliyeti kavramınıaçıklamaktadır. Daha fazla bilgisayar üretmenin fırsat maliyeti, vazgeçilen tereyağımiktarıdır. Örneğin, toplum üretim faktörlerinden bir kısmını tereyağı üretiminden bilgisayarüretimine kaydırdığında, D noktasından E noktasındaki bileşime geldiğinde 200milyon ton tereyağı üretiminden vazgeçerek, 100 milyon adet fazladan bilgisayar üretebilmiştir.Yani ekonomi D noktasında iken 100 milyon adet daha fazla bilgisayar üretmeninfırsat maliyeti 200 milyon ton tereyağıdır.Tabloda fırsat maliyeti konusunda gözlemlenen önemli bir durum, artan fırsat maliyetidir.Çünkü gözlemlerde sırasıyla aşağı doğru inildikçe bilgisayar üretimi artmaktadır. Buartışların 100’er birimlik (milyon adetlik) olduğu görülmektedir. Oysa vazgeçilen tereyağıüretimi ilk satırdan ikinci satıra geçişte 50 birimken (milyon ton), üçüncü satıra geçişteTablo 2.1Üretim OlanaklarıGrafik 2.1Üretim İmkânlarıSınırı Eğrisi900Tereyağ (Milyon Ton/Yıl) 800700600600500Bilgisayar (Milyon Adet / Yıl)FGEDC HB A400400 5003003002002001000 100032 İktisada Giriş-I100 birime, dördüncü satırda 150, beşinci satırda 200 birime yükselmiştir. Yine son satırda100 birimlik bilgisayar üretimi için vazgeçilen tereyağı miktarı 300 birim olmuştur.Buradan çıkan sonuç; bilgisayar üretmenin fırsat maliyeti, tereyağı üretimi cinsinden sü-rekli artmaktadır. Her ilave bilgisayar giderek daha fazla tereyağı üretiminden vazgeçmeyigerektirmektedir. Bu durum, artan fırsat maliyeti olarak ifade edilir. O hâlde artan fırsatmaliyeti; bir malın daha fazla üretilmesi için diğer maldan artan miktarlarda vazgeçilmesigereken bir durum olarak tanımlanır.Üretim imkânları sınırı eğrisi neyi ifade eder, neden orijine göre içbükey çizilir?Peki artan fırsat maliyetinin altında yatan temel mantık nedir? Şimdi kısaca bunuaçıklayalım: Varolan sınırlı kaynaklardan bazıları tereyağı üretimi için uygun olurken, bazılarıda bilgisayar üretimi için uygun nitelik taşımaktadır. Örneğin; tereyağı üretimindeoldukça iyi olan işgücünün büyük bir kısmı bilgisayar üretiminde iyi olmayabilir. Böylesibir durumda daha fazla bilgisayar üretimi gerçekleştirilmek istendiğinde, giderek bilgisayarüretimi için uygun olmayan, sadece tarımla ilişkili kişiler ve kaynaklar da bilgisayarüretimine kaydırılacaktır. Sonuçta verim düşüklüğü gözlenecek ve aynı sayıdaki bilgisayarüretimindeki artış için giderek daha fazla miktarda tereyağı üretiminden vazgeçilecektir.Yani çiçileri, gıda ve ziraat mühendislerini gereğinden fazla toprağı bilgisayar üretiminekanalize ederseniz; bunun tereyağı üretimi açısından çok maliyetli olacağını ve bilgisayarüretimine de çok az katkı yapacaklarını herhâlde düşünebilirsiniz. Dikkat edilirse bu artanfırsat maliyeti nedeniyle üretim imkânları eğrisi orijine göre içbükey çizilmiştir.Fırsat maliyetini analiz etmenin bir yolu da, üretim imkânları sınırı eğrisine çizilen teğetlerineğimini incelemektir. Bunun için örneğimizdeki üretim imkânları eğrisine bakarsanızbilgisayar üretimi arttıkça eğim negatif olmakla birlikte sürekli dikleşmektedir. Çizilen teğetlerineğiminin negatif işaretlisi marjinal dönüşüm oranı olarak tanımlanır. Marjinal dönü-şüm oranı; bir maldan bir birim daha fazla üretmek için öteki maldan ne kadar fedakarlıketmek gerektiğini göstermektedir. Bu ise dikkat ederseniz fırsat maliyeti tanımı ile aynıdır.Bu durumda biz fırsat maliyetini üretim imkânları sınırı eğrisine çizilen teğetin eğimiile ölçebiliriz. Bunun için gerekli formül ise;Fırsat Maliyeti = Marjinal Dönüşüm Oranı = – ΔTΔB∆T ile tereyağı miktarındaki değişim, ∆B ile bilgisayar üretimindeki değişim açıklanmaktadır.Tablo 2.1’in son sütununda bu değerler hesaplanmıştır. Buna göre, A’dan B bileşiminegeçilirken bir bilgisayar daha fazla üretmenin fırsat maliyeti yarım ton tereyağı iken,C’den D’ye geçişte 1,5 tona yükselmiş ve E den F ye geçişte ise 3 tona ulaşmıştır. Yani ilavebir bilgisayar üretebilmek için 3 ton tereyağından vazgeçilmesi gerekliliği açıklanmıştır.Grafik 2.1’de açıkça görüleceği üzere içbükey bir eğri çizilmiştir. Bu eğriye göre fırsatmaliyetini konuşurken, yani bilgisayarın tereyağı cinsinden fırsat maliyetini hesaplarken,ekonominin ürettiği her bir malın ne miktarda olduğuna bakmak oldukça önemlidir. Ekonomidekikaynakların çoğu bilgisayar üretiminde kullanıldığı zaman, üretim imkânlarısınırı eğrisi oldukça dikleşir. Çünkü tereyağı üretimine çok uygun olan üretim faktörleribilgisayar üretiminde kullanılmaktadır. Bu durumda ekonomide vazgeçilen her bilgisayariçin önemli miktarda tereyağında artış sağlanacaktır. Ya da önemli miktarda tereyağıüretiminden vazgeçilerek, ilave bir bilgisayar üretilecektir. Yine ekonomide kaynaklarınçoğu tereyağı üretiminde kullanılıyorsa, üretim imkânları sınırı eğrisi oldukça yatay birhal almaktadır. Bunun anlamı tereyağı üretiminden çok az fedakarlık yapmakla önemliölçüde bilgisayar üretimi arttırılabilecektir.2Marjinal dönüşüm oranı:Bir maldan bir birim daha fazlaüretmek için öteki maldan nekadar fedakarlık etmek gerektiğinigöstermektedir.2. Ünite – Kıtlık Tercih ve Fayda 33Fırsat maliyetinin artan olması durumunda, üretim imkânları sınırı eğrisi orijine göreiçbükey olacaktır ve ekonomide en yaygın biçimde karşılaşılan durumu açıklamaktadır.Şayet fırsat maliyeti değişmiyorsa, her üretim düzeyi için bir sabite eşit ise, böyle bir durumdadoğru şeklinde bir üretim imkânları sınırı eğrisi ile karşı karşıya kalırız.Üretim Olanakları Sınırındaki Kaymalar: Ekonomik BüyümeÜretim imkânları sınırı eğrisi belirli bir zaman diliminde, veri kaynak arzı ve sabit birteknolojiye göre çizilmekte, farklı malların etkin üretimi altında birbirlerine dönüşü-münü göstermektedir. Şayet ekonomide, mevcut olan kaynaklar (üretim faktörleri) vebelirli bir teknoloji ile üretim imkânları sınırına erişilemiyorsa, kaynakların tümü etkinkullanılmıyor, dolayısıyla daha az üretim gerçekleştiriliyor demektir.

    Dikkat edilirse üretim imkânları sınırı eğrisi boyunca etkin üretim gerçekleşmekte veteknoloji ile toplumun sahip olduğu kaynakların sabit olduğu varsayılmaktadır. Oysa, bukaynaklar zamanla artabileceği gibi teknolojik gelişmeler de yaşanabilmektedir. Örneğin;zaman içerisinde bir ülkenin işgücü sayısı, sermaye stoku ve bunların nitelikleri arttırılabilirveya yeni bir teknik buluş gerçekleştirilebilir. Böyle bir durumda üretim imkânları sınırı eğ-risi de değişir. Örneğimizde bilgisayar endüstrisindeki teknolojik ilerleme sayesinde mevcutkaynaklarla üretilebilecek bilgisayar sayısı artabilir. Ekonomide üretilen tereyağı miktarı veriiken daha fazla bilgisayar üretilebilir. Grafik 2.2’de görüldüğü gibi üretim imkânları sınırı eğ-risi dışarı kayar. Üretim imkânları eğrisinin sağa kayması, malların daha fazla üretilebileceğianlamına gelmektedir. Üretim artması ekonomik büyüme olarak tanımlanır. İşte ekonomikbüyüme nedeniyle, toplum üretimini D noktası yerine E noktasına taşımıştır.Üretim imkânları sınırı eğrisi, tek mal yerine iki mal için de gözlenebilir. Hatta her ikimal bağlamında aynı yönde ve büyüklükte sağa kayabileceği gibi, farklı büyüklüklerde deŞayet fırsat maliyeti değişmiyorsa,her üretim düzeyi için bir sabiteeşit ise, böyle bir durumda doğruşeklinde bir üretim imkânlarısınırı eğrisi ile karşı karşıyakalırız.Üretim imkânları sınırı belirli birzaman diliminde, veri kaynakarzı ve sabit bir teknolojiye göreçizilmekte, farklı malların etkinüretimi altında birbirlerinedönüşümünü göstermektedir.Grafik 2.2Üretim İmkanlarıSınırı EğrisindekiKayma0010010020020030030040040050050060 0600700750800900EDBİlgisayar (Milyon Adet/Yıl)Tereyağ (Milyon Ton/Yıl)Grafik 2.3Üretim İmkanlarıSınırı EğrisindekiDeğişim: BilgisayarTeknolojisi Daha HızlıGelişirken, TereyağıÜretimindeki GelişmeDaha Düşük Olur.01002003004005006007008009000 100 200 300 400 430 500 600 800Bİlgisayar (Milyon Adet/Yıl)Tereyağ (Milyon Ton/Yıl)ED34 İktisada Giriş-Isağa kayabilir. Örneğin; bilgisayar üretiminde daha fazla sağa kayma gözlenirken, tereyağıüretiminde daha az sağa kayma gözlenebilir. Bu durum Grafik 2.3’te gözlenebilmektedir.Üretim imkânları eğrisi sağa kaydıkça, birtakım imkânsızlıklar artık imkân dâhilinedönüşecektir. Örneğin; 1970’li yıllardaki olanaksızlıklar şimdi olanak dahilindedir. Şimdikiolanaksızlıklar şayet büyük bir duraklama ve savaşlar yaşanmazsa, belki de 2020’lerdeolanak dahilinde olacaktır. Bu nedenle olanaklar geçicidir ve üretim imkânları sınırı eğrisindekaymalar gözlenebilir.

    Ekonominin üretim kapasitesindeki artış olarak tanımlanan büyüme aynı zamanda kıtlıkve tercih bağlamında bir ekonomik sorundur. Şöyle ki; eğer şimdi gelecek için yatırım yapmazisek (eğitime, aileye, teknolojiye, sağlığa ve sanayileşmeye) ve her şeyi tüketirsek, ekonomikbüyüme sağlanamaz. Üretim imkânları sınırı eğrisine ilişkin şekilde değişiklik yaparakeksenlerden birinde yatırım mallarını, öteki eksende ise tüketim mallarını gösterelim. Grafik2.4’te görüldüğü gibi şayet toplum, tercihini daha fazla yatırım malları yönünde yaparsa, üretimimkânları eğrisi daha fazla sağa kayacaktır. Çünkü daha fazla yatırım, ülkenin sermayestokunu arttıracaktır. Dolayısıyla üretim imkânları sınırı eğrisindeki kayma, kaynakların nekadarının yatırım malları ve ne kadarının tüketim malları arasında tahsis edildiğine bağlıdır.Eğer gelecek için daha fazla yatırım tercih edilmişse, büyüme daha hızlı gerçekleşecek, büyü-me nedeniyle toplumun bütün bireyleri kazançlı çıkacak ve refah düzeyi yükselecektir. Ancakburadan tüm bireylerin aynı oranda kazançlı çıkacakları anlamı çıkarılmamalıdır. Bazıkesim daha fazla kazançlı çıkarken, bazı kesim daha az kazançlı çıkar, hatta çıkmayabilir de.Bu durum tamamen ekonomideki gelişmelere ve gelir dağılımına bağlıdır.ALTERNATİF İKTİSADİ SİSTEMLERÜretim imkânları eğrisi, kıtlık ve tercih sorununu basit bir şekilde açıklamakla birlikte,her ekonominin yanıtlamaya çalıştığı temel soruları da tartışmamıza olanak sağlamaktadır.Tüm ekonomilerin yanıt aradığı üç temel soru; neler üretilecek, nasıl üretilecek vekimler için üretilecek ya da nasıl paylaşılacak biçimindedir.Bunların ilki neler üretilmeli, sorusudur. (Bu soru aslında üretim imkânları sınırıüzerinde hangi noktada bulunulmalı ve hangi malların ne düzeyde üretildiği ile ilgilidir.)Kaynakların etkin kullanımı açısından bir şeyin üretimi arttırılırken diğerinin üretimindenvazgeçileceğinin bilinmesi tercih açısından önemli bir konudur. (Her toplum kıt kaynaklarıile neler üreteceğine karar verir. Ne kadar tüketim malları ne kadar yatırım mallarıüretilecektir. Yine, devlet ne kadar kamusal mal üretecektir. Bunlar tüketici, üretici vehükümet kararları ile belirlenir.)Karşılaşılan ikinci soru; bu mal ve hizmetlerin nasıl üretileceğidir. Burada her toplumunkendine uygun üretim tekniğini mutlaka seçmesi gerekliliği vurgulanmaktadır. SeGrafik2.4Üretim OlanaklarıSınırındaki Kaymalar00 01 1 2 2 3 3 4 4 0(a) (b)Tüketim Malları Tüketim MallarıYatırım MallarıYatırım Malları5 5DD5 510 10151520202525306 6 72. Ünite – Kıtlık Tercih ve Fayda 35çilebilecek en doğru üretim yöntemi ile çıktı başına en düşük maliyetle üretimin gerçekleştirilmesisağlanacak ve etkin üretim sayesinde üretim imkânları sınırı eğrisi üzerindeekonominin işleyişi sağlanacaktır.Yanıtlanması gereken son soru ise bu mal ve hizmet üretiminin kimler için yapılacağı-dır. Aslında bu soru ekonomideki üretimin toplum üyeleri arasında nasıl paylaştırılacağı-na ilişkindir. Toplumun ürettiği çıktı, tüm üyeler arasında eşit bir şekilde mi paylaşılmalı?Yoksa çok üreten, daha fazla mal mı almalı? Çalışamayacak durumda olanlar ve çalışmakistemeyenlere ne kadar pay verilmeli? Bunlar tamamen bölüşüm sorunudur. Bölüşümeilişkin karar almada her toplum, geleneksel ve kültürel değerlerden etkilenerek ekonomiksistemleri çerçevesinde çözüm ararlar.Tüm ekonomilerin yanıt aradığı üç temel soru nedir?Bu üç temel sorunun çözümü için toplumlar siyasi yapılarına uygun ekonomik sistemleribenimseyerek, bu çerçevede davranış içinde olurlar. Ekonomilerin işleyiş sistemleriile ilgili olarak bir uçta piyasa ekonomileri, diğer uçta ise kumanda ekonomileri yeralmaktadır. Bu iki uç sistem dışında her iki sistemin bir kısım yönlerini kabul eden, dünyaüzerinde en yaygın biçimde gözlemlenen karma ekonomik sistem ise her ülkede farklıolarak uygulanmaktadır.Piyasa Ekonomileri SistemiPiyasa ekonomisinde neyin, nasıl ve kimler için üretileceği konusu birbirlerinden bağımsızbireysel tüketiciler, üreticiler, hükümetler ve diğer organizasyonların kararlarına bağlıolup, bunlar piyasalarda birbirleri ile etkileşim içindedirler. Bu sistemde temel koordinasyonupiyasada belirlenen fiyatlar sağlar. Bu yüzden serbest piyasa sistemine çoğu kez fiyatsistemi de denir.Serbestçe oluşan fiyatlar piyasa ekonomisinde önemli roller üstlenirler. Bunlar:• Fiyatlar, neyin üretileceği ve tüketileceği konusunda sinyal görevi üstlenirler.• Fiyatlar, insanların tüketimlerine ve üretimlerine yönelik teşvik mekanizması oluş-tururlar.• Fiyatlar, bölüşüm mekanizması üzerine önemli görev üstlenir.Bu rolleri açıklamaya şöyle bir örnekle başlayalım. Üniversite öğrencileri için bilgisayaralmak ve kullanmak konusunda yeni bir akım başladığını ve kahvehaneler yerineİnternet kafelerini tercih ettiklerini varsayalım. Ekonomide insanların kararlarında fiyatlarınnasıl etkili olduğuna bakalım.İlk olarak tercihlerdeki bu değişmenin hangi hizmetin daha fazla üretileceğine ilişkinnasıl bir sinyal verdiğine bakalım. Öğrencilerin internet kafelere daha fazla gitmeleri (talebi)dolayısıyla buralarda üretilen hizmetin fiyatını yükseltir. Yüksek fiyat, firmaları daha fazlainternet kafe açmaya yönlendirir, çünkü firmalar kârın olduğu sinyalini almışlardır. Üstelikbazı yan dallar içinde talep artar. Şöyle ki, oyun programları ve bilgisayar malzemelerine detalep artar. Dolayısıyla bunların hem üretimi hem de fiyatları artar. Bu talep artışı sayesindebilgisayar üretiminde çalışan insanların ücretlerinde de artış gözlenir. Sonuç olarak fiyatlar;tüketicilerden bilgisayar işlerinde çalışanına kadar herkes için sinyal görevi üstlenir.Şimdi ise fiyatların nasıl bir teşvik unsuru olduğuna bakalım. İnternet kafe hizmetleriiçin yüksek fiyatlar, firmaları bu alana yönelmeye teşvik eder. Daha fazla kazanç olduğuiçin hizmet üretimi ve kalitesi de artar. Şayet düşük fiyatlar söz konusu ise kazançların dadüşük olacağı ve üretimin azalacağı konusunda sinyal vererek piyasaya girişleri engeller.Son olarak fiyatlar, gelir dağılımını da etkiler. Fiyatların yüksek oluşu, bu endüstridegenelde talebin yüksek oluşunun da bir göstergesidir. Bu ise endüstride gelirin artmaktaBölüşüme ilişkin karar almadaher toplum geleneksel ve kültüreldeğerlerden etkilenerek ekonomiksistemleri çerçevesinde çözümararlar.3Serbest piyasa sistemine çoğukez fiyat sistemi de denir.Serbestçe oluşan fiyatlar piyasaekonomisinde önemli rollerüstlenirler. Bunlar; fiyatlarneyin üretileceği ve tüketileceğikonusunda sinyal göreviüstlenirler. Fiyatlar, insanlarıntüketimlerine ve üretimlerineyönelik teşvik mekanizmasıoluştururlar. Fiyatlar, bölüşümmekanizması üzerine önemligörev üstlenir.36 İktisada Giriş-Iolduğunun ve çalışanlara daha fazla ücret verilebileceğinin bir göstergesidir. Öte yandanfiyatlar düşük ise gelir de düşük olacaktır. Yine fiyatların hızla değiştiği durumlarda gelirdağılımı çok hızlı etkilenir. Özellikle gelirini ayarlayamayanlar kayıplara uğrayabilir.Piyasa ekonomisinin iyi işlemesi için fiyat düzeyinin istikrarlı olması gereklidir. Yinemülkiyet hakkının insanlara tanınması, piyasalara müdahalede bulunumaması gerekmektedir.Böylelikle etkinlik sağlanacak ekonomi, üretim imkânları sınırı üzerinde bulunacaktır.Fiyatların serbestçe belirlenmesi ve piyasa ekonomilerinde insanların iç ve dışticareti serbestçe yapmalarında hükûmetlerin hiçbir rolünün bulunmadığı anlamı çıkarılmamalıdır.Hemen hemen tüm piyasa ekonomilerinde devlet iç ve dış güvenliği sağlar vemülkiyet haklarının oluşumunada katkı yapar. Ancak devletin ekonomi üzerindeki rolüsınırlı olup, sadece piyasa başarısızlıkları durumunda devreye girmesi kabul edilir.Kumanda Ekonomileri SistemiKumanda ekonomileri ya da merkezi plan ekonomilerinde, temel ekonomik sorularailişkin kararlar merkezi otorite tarafından alınır. Hükümetin kontrolünü elinde bulunduranlarmerkezi plan çerçevesinde insanların ne yapacağını, üretim ve tüketim tercihlerinive gelirin bölüşümünü kontrol altında tutarlar.Kumanda ekonomilerinde çoğu fiyatlar hükümet tarafından belirlenir ve ekonomideetkinsizliklerin ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin, eski Sovyetler Birliğinde ekmekfiyatı çok düşük belirlendiği için çiçiler ineklerini ekmekle besliyorlardı. Çünkü izlenenpolitikalar insanları bunu yapmaya teşvik ediyordu. Bu durum kaynak israfından başkabir şey değildir. İnekler ot ya da tahıl ile beslenebilir. Bunlar ekmeye göre daha düşük maliyetleelde edilir. Oysa ekmek maliyeti; işçilik, yakıt vb. şeylerle artmaktadır. Bu durumetkin olmayan üretim nedeniyle üretim imkânları sınırı altındaki bir nokta demektir.Yine kumanda ekonomilerinde yaygın olan kamu mülkiyeti, insanlar için bir teşvikunsuru oluşturmaz. Çünkü insanlar çabaları karşılığı değil de ihtiyaçlarına göre gelir eldeederlerse, arzuladıkları kaynaklara serbestçe sahip olamazlarsa, etkinlikleri azalır. Örne-ğin bir mucit, buluşu üzerinde hak sahibi olmaz ise, böyle bir buluş için fazla çaba göstermeyecektir.Dolayısıyla daha az buluş olacak, toplum yeterince gelişme gösteremeyecektir.Sonuçta üretim imkânları sınırı eğrisi altında faaliyet sürdürülecektir.Merkezi planlı ekonomiler 20. yüzyılın ortalarında hemen hemen dünya nüfusununyarısını kapsıyordu. Doğu Avrupa ülkeleri, Eski Sovyetler Birliği, Çin gibi ülkeler merkeziplanlı ekonomilerdi. Günümüzde bu alan oldukça daralmıştır. 20. yüzyılın sonlarında kumandaekonomiler, piyasa ekonomilerine dönüş çabası içine girmişlerdir.Karma Ekonomiler SistemiDünyada gözlemlenebilen ekonomik sistemlerin hiçbiri, yukarıda açıkladığımız serbestpiyasa ve kumanda ekonomileri sistemiyle tam olarak örtüşmemektedir. Ancak ülkelerher iki sistemin bazı ögelerini aynı anda benimseyerek, genelde karma ekonomik sistemiçinde faaliyetlerini sürdürürler. Ancak bu karma durum homojen değildir. Yani kamu veözel kesimin kombinasyonları her ülke için farklı olarak uygulanmaktadır.Kısaca karma ekonomik sistem; özel mülkiyetin yanında kamu mülkiyetini de kabuleden, piyasa mekanizmasının yanında müdahaleyi de içine sindirebilen, fiyat mekanizmasınınyanında merkezi planları da uygulama çabası içinde olan bir sistem niteliği taşı-maktadır. Ancak bu durum daha önce de belirtildiği gibi sektörden sektöre, ekonomidenekonomiye farklılıklar göstermektedir. Fakat 21. yüzyıl ile birlikte bu karma sistemlerdepiyasa ekonomilerinin ağırlığı giderek artma eğilimine girmiştir.Kumanda ekonomileri ya damerkezi plan ekonomilerinde,temel ekonomik sorulara ilişkinkararlar merkezi otorite tarafındanalınır. Hükümetin kontrolünüelinde bulunduranlar merkeziplan çerçevesinde insanların neyapacağını, üretim ve tüketimtercihlerini ve gelirin bölüşümünükontrol altında tutarlar.Karma ekonomik sistem;özel mülkiyetin yanında kamumülkiyetini de kabul eden,piyasa mekanizmasının yanındamüdahaleyi de içine sindirebilen,fiyat mekanizmasının yanındamerkezi planları da uygulamaçabası içinde olan bir sistemniteliği taşımaktadır.2. Ünite – Kıtlık Tercih ve Fayda 37TERCİH VE FAYDAEtkin işleyen bir ekonomide üretim imkânları eğrisi üzerinde nerede olunacağı, toplumuntercihine göre belirlenir. İnsanların tercihleri ise, mallardan ne kadar hoşlandıkları ile ilgilidir.Bir kez tercihler belirlendikten sonra ekonomide hangi mal ve hizmetin ne kadarüretileceği, dolayısıyla ne kadar tüketileceği de belirlenmiş olur.Açıklamalarımızı basitleştirmek için şöyle bir soru ile başlayalım; kişiler niçin tercihyaparlar? Bunun yanıtı; “Kendilerine en yararlı (faydalı) olanı seçme çabası, ya da faydamaksimizasyonu gayretleridir.” şeklinde olmaktadır. Fayda, bireyin tüketilen mal ve hizmettenelde edeceği memnuniyettir. Gerçek yaşamda kişinin elde edeceği memnuniyetinya da faydanın ölçülüp ölçülemeyeceği iktisatçılar arasında tartışma konusu oluşturmuş-tur. Tartışmaya taraf olanlardan bir kısmı faydanın ölçülebileceğini öne sürmüşlerdir.Faydayı ölçmek için “util” adı verilen bir birim ya da doğrudan parayı kullanmışlardır.Bu gruba sayısalcılar ya da kardinalistler denilmektedir. Diğer taraa ise faydanın ölçü-lemeyeceğini ileri süren sırasalcılar ya da ordinalistler vardır. Bunlara göre; insanlar birmalı diğerinden daha çok beğendiklerini söyleyebilirler. Ancak ne kadar daha fazla faydaelde ettiklerini söyleyemezler. Biz bu tartışmalara girmeden açıklamalarımızı kardinalistyaklaşım çerçevesinde sürdüreceğiz.Toplam ve Marjinal FaydaBelirli bir zaman diliminde, bireyin diğer mal ve hizmetlerden olan tüketimi sabit iken, birmalın çeşitli miktarlarının tüketilmesi sonucu ulaşılan tatmin düzeyi toplam fayda olaraktanımlanır ve TU hareriyle sembolleştirilir. Fayda birimi olarak util kullanıldığında, toplamfayda fonksiyonu, bu malın tüketilen miktarına sayılar verilerek oluşturulur. Örneğin,bütün gün aç kalmış bir kişinin akşam yemeği için pideciye gittiğini düşünelim. Yediği ilklahmacundan sonra kendine gelebiliyor ve 20 birim fayda sağladığını düşünüyor, ikincilahmacunu yediğinde toplam faydası 34 birime, üçüncüde ise 43 birime yükseliyor. Dördüncülahmacunu yediğinde toplam fayda 45 birim oluyor. Bu düzeye kadar daha fazlatüketim ile daha büyük toplam fayda arasında pozitif ilişki söz konusudur. Fakat birey be-şinci lahmacunu yediğinde ilave fayda elde edememiş, dolayısıyla toplam faydası değişmemiştir.Ancak bir sonraki lahmacun ise kendisine sıkıntı vermeye başlamış ve toplam faydası38 birime düşmüştür. Tüm bu gelişmeler aşağıdaki tablo 2.2 üzerinde gösterilmiştir.Marjinal fayda ise, belirli bir zaman diliminde bir maldan; örneğimizdeki lahmacundan,bir birim daha fazla tüketilmesi sonucunda ortaya çıkan toplam faydadaki değişmeolarak tanımlanır. Kısaca ilave tüketilen birimin sağladığı fayda marjinal fayda olup, MUhareriyle sembolize edilir. Herhangi bir X malı için marjinal fayda (MUx) toplam faydafonksiyonunun eğimini ya da değişme oranını gösterir ve şu şekilde formüle edilir:MUX = ΔTUXΔQX= x malı toplam faydasındaki değişmex malı miktarındaki değişme∆TUx= x malı toplam faydasındaki değişmedir. ∆Qx ise x malı miktarındaki değişmedir.Örneğimizde ilk lahmacun ile ikinci lahmacun arasındaki toplam faydadaki değişmeise ( TU2 – TU1 = ∆TU dan) 14 birimdir. Miktardaki değişme ise (∆Q = Q2 – Q1) bir birimolduğuna göre marjinal fayda şu şekilde hesaplanır:MUX = TU2 – TU1Q2 – Q1= 34 – 202-1= 14

    Tabloyu dikkatle incelersek, toplam fayda belirli bir düzeye kadar her ilave birim ileartmaktadır. Ancak bu artış azalarak devam etmektedir. Hatta toplam fayda en yüksekdüzeye ulaştıktan sonra ilave tüketimin toplam faydaya katkısı negatif değer almaktadır.Dolayısıyla tüketici azalan marjinal fayda ile karşı karşıyadır. İşte marjinalistler bu azalanmarjinal fayda varsayımını kullanarak, bireyin bir mala ilişkin talep eğrisinin negatifeğimli olduğunu ispatlamaya çalışmışlardır.Kardinalist ya da sayısalcı yaklaşımda fayda, util adı verilen soyut bir miktar ile daha sonramarjinalistlerle birlikte para cinsinden ölçülebilmektedir. Para ile ölçüldüğünde faydayıaçıklarken izlenen yöntem şöyle olur: Tüketici, ilave bir birim mal tüketmek için vazgeçmekistediği paranın miktarı ile faydasını açıklar.Tek bir mal durumunda (örneğin x malı) tüketiciya bu x malını satın alır, ya da gelirini para biçiminde elinde tutar. Dengenin sağlanabilmesiiçin x’in marjinal faydasının tam olarak x’in fiyatına eşit olması gerekir. Dolayısıyla dengedeMUx = Px olur. Şayet Px > MUx ise tüketici X malı tüketimini azaltarak (böylelikle MUx artacaktır)ve gelirini harcamayarak fayda düzeyini yükseltir. Benzer şekilde MUx > Px ise tüketicix malı tüketimini arttıracak (bu durumda MUx azalacak) ve gelirini daha az para olarak tutacaktır.Böylece sadece MUx = Px durumunda toplam tatmin düzeyi maksimum olur.

    Marjinal Fayda ve Bireyin Talep Eğrisinin Elde EdilişiKardinalist fayda yaklaşımının bu basit modelini kullanarak, tüketici talep eğrisini eldeedebiliriz. Grafik 2.6’da x malı için toplam fayda ve marjinal fayda eğrileri çizilmiştir. Toplamfayda x3’de maksimuma ulaşırken, bu düzeye kadar marjinal fayda pozitif değerler almaktadır.Marjinal faydanın bu pozitif kısmı tüketici talebi ile ilişkilidir. Gerçekte MUx’inbu pozitif kısmı bireyin talep eğrisidir. Örneğin Px1 fiyatında faydasını maksimize edentüketici x1 kadar tüketim yapmalıdır. Px2 fiyatında x2 kadar tüketmelidir. Bu fiyatlarda baş-ka bileşimlerin olması maksimizasyonu sağlamaz.Grafikte x’in marjinal faydası parasal değerlerle ölçülmektedir. Yani bir birim dahafazla x malı tüketmekle paranın marjinal ikame oranı dikkate alınmaktadır. Şayet MUxparasal değerlerle açıklanmamış olsa idi, bu türde talep eğrisi çizemezdik

    Para Birimi Başına Marjinal Faydadan Hareketle TalepEğrisinin Elde EdilmesiAcaba tüketicinin geliri ve B malının fiyat aynıyken, A malı fiyatı düşse bu bireyin kararıne olur? Tüketicinin mal ve hizmet sepetinde yer alacak A ve B malı kombinasyonu neolacaktır? Bu soruları yanıtlamak için, 800 TL gelir düzeyinde, B malı fiyatının 50 TL olduğuvarsayımında, A malı fiyatı 200 TL’den 100 TL’ye düştüğünü varsayalım. Bu durumda800 TL gelir, B malı fiyatının 50 TL olduğu durumda, A malı fiyatı 100 TL’ye düşerse,malların para birimi başına marjinal faydalarının eşit olduğu üç noktayla karşılaşılmaktadır.(Tablo’da 5 ve 9 sütunlarda) Ancak 2 adet A malı, 1 adet B malı bileşeni tüketici tarafındantercih edilirseMUAPA2= 0, 3 veMUBPB= 0, 3 ; 2 adet A ve 1 adet B malında eşittir⎛⎝⎜⎜⎜⎜⎞⎠⎟⎟⎟⎟800 TL’lik gelirin sadece (2×100=200 ve 1×50= 50) 250 TL’lik kısmı harcanacaktır.Bu durum etkin olmayan bir karara işaret etmektedir. Para birimi başına marjinalfaydaların eşit olduğu ikinci bileşende ise 4 adet A malı, 4 adet B malı tercihiMUAPA2= 0,1 veMUBPB= 0,1 ; 4 adet A ve 4 adet B malında eşittir⎛⎝⎜⎜⎜⎜⎞⎠⎟⎟⎟⎟yer almaktadır. Bu durumdada gelirin sadece 600 TL’lik kısmı harcanmaktadır. Yani gelirin tamamı harcanmamaktadır.Bu durumda fayda maksimizasyonu gerçekleşmemiştir. Buna karşın para birimi başınamarjinal faydaların eşit olduğu ve tercih edilebilecek bir diğer bileşen de 5 adet A malı ve 6 adetB malıdır. MUAPA2= 0, 05 veMUBPB= 0, 05 ; 5 adet A malı ve 6 adet B malında eşittir⎛⎝⎜⎜⎜⎜⎞⎠⎟⎟⎟⎟ Budurumda gelirin tamamı harcanmaktadır. Bu durumda fayda maksimizasyoncusu tüketici Amalı fiyatında meydana gelen düşüşe bağlı olarak, tükettiği A malı miktarını artırmaktadır.

    Arz ve Talep

    GİRİŞPiyasaların nasıl çalıştığını en yalın hâliyle ortaya koymada kullanılan model, iktisadın entemel aracı olan arz ve talep modelidir. Arz ve talep modeli ile tüketicilerin davranışları,üreticilerin davranışları ve bu her iki ekonomik birimin etkileşimlerinin gerçekleştiği piyasahakkında bilgiler elde edilir. Bununla birlikte, arz ve talep modelinin iyi bir şekilde anlaşılmasıdaha ileri iktisadi konuların kavranmasında yardımcı olacaktır. Ayrıca arz ve talep modeli,günlük yaşantı içerisinde gerçekleşen olaylara da ışık tuttuğundan, bu modelin özümsenmesi,günlük yaşantıdaki bazı ekonomik olaylara farklı gözle bakılmasını sağlayacaktır.Bu ünitede ilk olarak talep konusu detaylı bir biçimde ele alınacaktır. Ardından, arzkonusu ayrıntılı bir şekilde sunulacaktır. En son olarak ise, talep ve arzın birlikte ele alındığıpiyasa konusu tartışılacak ve ünite tamamlanacaktır.TALEPTalep, bir şeye duyulan eğilim, istek ve arzu olarak ifade edilmektedir. Ancak bir şeyi istemekonun iktisadi anlamda talep edildiği anlamına gelmez. İktisadi olarak bir mala ilişkintalep, sadece o mala ilişkin duyulan istek ve arzu değildir. İktisadi açıdan, bir mala ilişkintalepten bahsedebilmek için üç koşul yerine gelmelidir: o mala karşı istek olmalı, o malısatın alma planı olmalı ve o malı satın alabilecek alım gücü olmalı. Bu üç koşulu birleştirerekiktisadi açıdan bir talep tanımı yaparsak; talep, diğer şeyler değişmezken, belirli birzaman diliminde, farklı fiyat düzeylerinde sahip olmak istediğimiz mal ve hizmet miktarınailişkin isteklerimizin satın alma gücüyle desteklenmiş halidir. Kısaca talep; belirli birzaman diliminde farklı fiyat düzeylerinde satın alınmak istenilen mal ve hizmet miktarı-dır. Talep, piyasada satın alma kararı verenlerin yani tüketicilerin davranışı ile alakalıdır.Talep Edilen MiktarTalep edilen miktar; belirli bir zamanda belirli bir fiyatta tüketicilerin satın almaya hazıroldukları mal ve hizmet miktarıdır. Talep edilen miktar, gerçekte satın alınan miktar ileaynı olmak zorunda değildir. Bazı zamanlarda, talep edilen miktar satın alınabilir mal vehizmet miktarından fazladır ve böylece satın alınan miktar, talep edilen miktardan az olur.Talep edilen miktar, birim zaman biçiminde ölçülür. Örnek verecek olursak; veri fiyatdüzeyinde günlük 1000 simit talep edilmesi gibi. Bununla birlikte; birim ölçüsü günlük,aylık, yıllık gibi de olabilir.Bir mal veya hizmete ilişkin talep, birçok faktör tarafından etkilenebilmektedir. Bunlararasında en önemlisi ve ilk akla geleni malın veya hizmetin kendi fiyatıdır. Diğer koşullarsabitken, mal veya hizmetin fiyatı ve talep edilen miktarı arasında negatif yönlü bir ilişkivardır. Bu ilişkiyi açıklamak için talep kanunundan faydalanabiliriz.

    Talep Kanunu; diğer şeyler sabitken, yüksek fiyat düzeylerinde talep edilen mal vehizmet miktarının az olması; düşük fiyat düzeylerinde ise talep edilen mal ve hizmet miktarınınyüksek olmasıdır. Yani bu kanun, bize talep edilen mal ve hizmet miktarının fiyatlaters yönlü bir ilişki içinde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.Yüksek fiyat düzeylerinde talep edilen mal ve hizmet miktarının az olmasının iki nedenivardır. Bunlar; ikame ve gelir etkileridir. Bu etkileri ayrı ayrı ele alarak, yüksek fiyatdüzeylerinde tüketicilerin neden daha az mal ve hizmet talep ettiğini açıklayabiliriz.İkame Etkisi; diğer şeyler sabit iken tüketicinin, fiyatı artan mal yerine onun ikamesiolan malı kullanması olarak tanımlanır. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz: Bir malın fiyatıyükseldiğinde, malın nispi (göreceli) fiyatı artar. Bir başka deyişle, malın fiyatı arttığındafırsat maliyeti artmış olur. Her bir malın kendine has özellikleri vardır ve her zaman olmasada genellikle onun yerine kullanılabilecek yani ikame edilebilecek başka mallar damevcuttur. Bir malın ikamesinin varlığında, tüketiciler fiyatı yükselen malı daha az satınalırken, onun ikamesi olan, fiyatı değişmeyen ve görece daha ucuz hale gelen malı dahafazla satın alırlar. Bu durum fiyat değişiminin ortaya çıkardığı ikame etkisidir.Gelir etkisi; diğer şeyler sabit iken, malın fiyatının artması sonucu, tüketicinin reelgelirinin azalması durumudur. Bir malın fiyatı yükseldiğinde, fiyatın gelire göre nispi oranıartar. Yani gelir değişmezken, malın fiyatında bir artışın meydana gelmesi tüketicilereeskisi kadar mal satın alma imkânı vermez. Dolayısıyla, tüketiciler fiyatı yükselen maldandaha az satın alırlar. Bu durum fiyat değişiminin ortaya çıkardığı gelir etkisidir.Talebi Etkileyen FaktörlerFiyat, bir malın talep edilen miktarını etkileyen en önemli faktördür. Diğer koşullar sabitken,bir malın fiyatı düştükçe talep edilen miktarı artacaktır. Bunun nedeni; bir tüketicininmalın ilk birimini elde ettiği zaman bir miktar da olsa gereksinimlerini karşılamış olması-dır. Dolayısıyla malın sonraki birimleri için daha az ödeme yapmaya razı olacaktır ve bununsonucunda fiyat düştükçe talep edilen miktar artacaktır. Fiyata ilişkin bir diğer durumda, diğer koşullar sabitken, malın fiyatı yükseldikçe talep edilen mal miktarı azalacaktır.Talebin fiyatla ilişkisini ortaya koyarken yaptığımız diğer koşulların sabit olması varsayımı,talebin başkaca değişkenlerden de etkilendiğini göstermektedir. Bu değişkenleri,tüketicinin geliri (I), ilişkili malların fiyatları [ikame (Ps) ve tamamlayıcı mallar (Pc)],tüketicinin zevkleri (s), tüketicilerin beklentileri (e), tüketici sayısı (n) şeklinde sıralayabiliriz.Bu durumu fonksiyonel bir formda ifade etmek istersek;X malı talebi = Qdx = f(Px ; I, Pc , Ps, s, e, n)şeklinde gösterebiliriz.Şimdilik malın talebinin sadece fiyat tarafından etkilendiğini varsaydığımız için, di-ğer koşullar sabit varsayımı gereği, yukarıda sunulan talep fonksiyonunda fiyat dışındakideğişkenlerin üzerlerine, değişmedikleri varsayımını göstermek için tire konulmuştur. Bufonksiyona göre x malı talebi sadece x malı fiyatından etkilenmektedir. Dolayısıyla fonksiyonelformu daha basit halde şu şekilde yazabiliriz:X malı talebi = Qdx = f(Px )Talep Eğrisi ve Talep Şedülüİktisatta en çok kullanılan eğrilerden bir tanesi talep eğrisidir. Talep eğrisi, diğer şeylerdeğişmez iken, talep edilen mal miktarı ile malın fiyatı arasındaki ilişkiyi yansıtır. Talepedilen miktar ise talep eğrisi üzerindeki bir noktadır yani belirli bir fiyat düzeyindeki tü-keticilerin satın almaya hazır olduğu miktardır.

    Bireysel Talep Eğrisi, Piyasa Talep Eğrisi ve ŞedülüBireysel talep şedülü ile tek bir tüketici için belirli bir zamanda farklı fiyat düzeylerindetalep ettiği yani satın almaya hazır olduğu mal miktarı ortaya konulmuştur. Piyasa talepşedülü, belirli bir zaman diliminde farklı fiyat düzeylerinde piyasada etkileşimde bulunantüm tüketicilerin talep ettikleri ya da satın almaya hazır oldukları mal miktarlarını gösterentablodur. Aslında piyasa talep şedülü değişik fiyat düzeyinde tüketicilerin tamamınıntalep ettiği ya da satın almaya hazır olduğu mal miktarlarının yatay olarak toplanmasıdır.Dolayısıyla piyasa talep eğrisi de tüketicilerin her birinin talep eğrilerinin yatay olaraktoplanması ile elde edilir. Analizi basitleştirmek için iki tüketicinin var olduğu bir piyasadüşünelim. Bunların bireysel talep şedülü ve bunların toplanması ile elde edilen piyasatalep

    Talep Eğrisindeki KaymalarFiyatta meydana gelen değişme talep edilen mal miktarı açısından bir etki yaratır. Talep,fiyat dışında başka değişkenlerden de etkilemektedir. Daha önce sıraladığımız bu faktörleritekrar ifade edersek bunlar; tüketicinin geliri (I), ilişkili malların fiyatları (Po), tüketicininzevkleri (s), tüketicilerin beklentileri (e), tüketici sayısıdır (n). Fiyat dışında tüketicilerinsatın alma kararlarını etkileyen diğer faktörlerde bir değişme meydana gelirse, talepeğrisinde de değişme meydana gelir, bir başka deyişle talep eğrisi kayar. Talep eğrisininkayması demek; talep eğrisinin bir bütün olarak sağa veya sola doğru yer değiştirmesidemektir. Bu durum Grafik 3.4’te gösterilmiştir. Talep eğrisinin bir bütün olarak eski konumunagöre sağa kayması talebin artması anlamına gelir. Bu durum grafikte fiyatın de-ğişmediği ve 4 olduğu yerde e noktasından geçen D1 talep eğrisinin a noktasından geçenD2 talep eğrisi konumuna geçmesi ile ifade edilir. Bu yeni talep eğrisi aynı fiyat düzeyindedaha fazla mal ve hizmetin talep edildiğini gösterir. Veya talep eğrisinin bütün olarak eskikonumuna göre sola kayması talebin azalması anlamına gelir ve grafikte fiyatın değişmediğive 4 olduğu yerde başlangıçta e noktasından geçen D1 talep eğrisinin b noktasındangeçen D3 talep eğrisi konumuna geçmesi ile gösterilir.

    Gelir, fiyat dışında talebi etkileyen önemli bir değişken olarak karşımıza çıkar ve gelirdekideğişim, diğer koşullar sabit iken talep eğrisinde kaymalar meydana getirir. Diğerkoşullar değişmez iken, tüketicilerin gelirlerinde meydana gelen bir artış, onların alımgücünü artırır, yani mallara olan talebi artırır. Fiyatlarda bir değişme olmaz iken tüketicileringelirinin artması, onların mevcut fiyat düzeyinde daha fazla mal satın alabileceği anlamınagelir. Bu durumu talep eğrisini göz önünde bulundurarak değerlendirirsek; tüketicileringelirlerinin artması sonucu mevcut fiyat düzeyinde daha fazla mal satın almalarıdurumunu artık eski talep eğrisi üzerinde gösteremeyiz. Bu durumda yeni bir talep eğrisineihtiyacımız olacaktır. Dolayısıyla, diğer koşullar ve fiyat sabit iken tüketicinin gelirininartması sonucu talep artmakta yani talep eğrisi sağa kaymaktadır. Veya bunun tam tersi,diğer koşullar ve fiyat sabit iken, tüketicinin gelirinin azalması sonucu talep azalmaktayani talep eğrisi sola kaymaktadır. Gelir arttıkça talebi artan ve gelir azaldıkça talebi azalanmallar normal mallar olarak adlandırılır. Ancak bazı mallar vardır ki gelir arttıkça talebiazalan ve gelir azaldıkça talebi artan, bu mallar da düşük mallar olarak adlandırılır.Talep eğrisinde kaymaya neden olan bir diğer faktör diğer malların fiyatlarıdır. Mallarıiki açıdan ikame ve tamamlayıcı mallar olarak ele alabiliriz. Mallar tüketildikçe ihtiyaçgiderirler. İşte bu noktada; aynı ya da birbirine çok yakın istek ve ihtiyacımızı giderenbirden fazla mal olabilir. Örneğin, fındık yağı ve mısır yağı birbiri yerine kullanılabilen ikimaldır ve bu ikisi de benzer gereksinimleri giderirler. Bu şekilde birbiri yerine kullanılabilenmallara ikame mallar denir. İkame malların fiyatlarında meydana gelen bir değişmenispi fiyatlarda bir değişme yaratacaktır. İkame mallar aynı ya da benzer ihtiyacı giderenmallar olduklarından tüketiciler görece daha ucuz olanı tercih edeceklerdir. Dolayısıyla;bir malın talep eğrisi, diğer şeyler sabitken onun ikamesi olan malın fiyatında bir artışmeydana gelmesi durumunda sağa kayacak yani o mala olan talep artacaktır. Ya da tamtersi; bir malın talep eğrisi, diğer şeyler sabitken onun ikamesi olan malın fiyatında birazalış meydana geldiğinde sola kayacak yani o mala olan talep azalacaktır. Tamamlayıcımallar ise birbiri yerine kullanılamayan ancak birlikte kullanıldığında bir ihtiyacı giderenmallardır. Örneğin, otomobil lastiği ve otomobil birbirinin tamamlayıcı mallarıdır.Tamamlayıcı mallar birlikte kullanıldığı zaman bir ihtiyacı giderdiğinden diğer şeyler sabitkenbir mala ilişkin talep eğrisi onun tamamlayıcısı olan bir malın fiyatında meydanagelen azalma sonucunda sağa kayar yani talebi artar. Tamamlayıcı malın fiyatındaki azalmadiğer malın da satın alınmasını teşvik edecek ve her iki mal için de talep eğrisi sağakayacaktır. Veya tam tersi; diğer şeyler sabitken, bir malın talep eğrisi onun tamamlayıcısıolan malın fiyatında bir artış meydana gelmesi durumunda sola kayacaktır yani talebiazalacaktır. Tamamlayıcı malın fiyatındaki artış diğerine olan talebi de azaltacak ve her ikimal için de talep eğrisi sola kayacaktır.Tavuk eti ve kırmızı et birbiri yerine kullanılabilen ve benzer ihtiyaçları gideren iki maldır.Diğer koşullar sabitken, kırmızı et fiyatlarında bir artış meydana gelmesi durumunda tavuketi talebi ve talep eğrisi nasıl değişir?Zevk ve tercihler; tüketicinin geçmişi, çevresi, psikolojik faktörler gibi birçok değişkentarafından etkilenir. Tüketicinin zevkleri de talep eğrisini kaydıran diğer bir etkendir. Birmala ilişkin diğer şartlar değişmezken, tüketicinin o malın tüketilmesinden daha çok zevkduyması ya da o malın tüketilmesi yönünde bir eğiliminin olması durumunda o malıntalebi artacak yani talep eğrisi sağa kaydıracaktır. Örneğin; teknolojik ürünlere ilgisi olantüketicilerin, yeni teknoloji ürünlere olan talebi fazla olacaktır. Bu durumda o tüketicilerinyeni teknoloji içeren mallara yönelik talebi artıracak ve talep eğrisi sağa kayacaktır. Yada tam tersi zevk ve tercihlerin bir malın aleyhine gelişmesi tüketicilerin o mala ilişkinolan talebini azaltacak ve talep eğrisi sola kayacaktır.Gelir arttıkça talebi artan ve gelirazaldıkça talebi azalan mallarnormal mallar; gelir arttıkçatalebi azalan ve gelir azaldıkçatalebi artan mallar da düşükmallar olarak adlandırılır.13. Ünite – Arz ve Talep 55Tüketicilerin beklentileri, talebi etkileyen bir başka etmendir. Diğer şartlar değişmezken,geleceğe ilişkin beklentiler, tüketicilerin mal ve hizmetlere olan bugünkü taleplerinietkiler. Bu beklentiler malların fiyatları ya da tüketicilerin gelirlerine ilişkin olabilir. Tüketicilergeleceğe ilişkin fiyat artışı beklentisinde iseler şimdiden fiyat artışı beklenen mallarailişkin taleplerini artırırlar ve o malların talep eğrisi sağa kayar. Gelire ilişkin beklentilerdeise, tüketiciler gelirlerinin artacağını bekliyorlarsa şimdiden daha fazla mal talepederler ve talep eğrisi sağa kayar veya tam tersi olur.Tüketici sayısı da talebi etkileyen bir diğer faktördür. Bir mala ilişkin tüketici sayısındakiartış, o mala olan talebi artırır ve dolayısıyla talep eğrisi sağa kayar. Örneğin, yenibebekleri olan aile sayısının artması bebek bezine olan talebi artıracaktır ve talep eğrisisağa kayacaktır. Yine herhangi bir mala ilişkin tüketici sayısındaki azalma, mala olan talebiazaltır ve talep eğrisi sola kayar. Örneğin, doğalgazın yaygınlaşması ile insanlar ısınmaihtiyaçlarını kombi ile giderirlerken, soba talep eden tüketici sayısı azalacaktır ve sobanıntalep eğrisi sola kayacaktır.ARZPiyasanın bir tarafını alıcılar yani tüketiciler oluştururken diğer tarafını satıcılar yani üreticileroluşturmaktadır. Arz, sunma anlamına gelir. İktisadi açıdan bakıldığında ise arz, piyasayamal ve hizmet sunulması olarak ifade edilebilir. Piyasaya mal ve hizmet sunumu ya daarzı firmalar tarafından yapılır. Bir firmanın mal ve hizmet arz edebilmesi için bazı koşullarvardır. Bunlar; firmanın mal ve hizmet arz edebilmek için gerekli kaynak ve teknolojiyesahip olması, gerçekleştireceği mal ve hizmet arzından kâr elde edebilecek olması, mal vehizmet üretmeyi planlaması ve onları satabilecek olmasıdır. O halde arz, mal ve hizmetüretmek için gereken kaynaklara ve teknolojiye sahip olmaktan öte bir şeydir. Kaynaklarve teknoloji arz edilebilecek mal miktarının sınırlarını belirler. Arz, diğer şeyler değişmezken,belirli bir zaman diliminde sahip olunan kaynaklar ve teknolojik sınırlılıklar altındafirmalar tarafından kâr elde etme güdüsüyle farklı fiyat düzeylerinde üretilmek ve satılmakistenilen mal ve hizmet miktarıdır. Kısaca arz, belirli bir zaman diliminde farklı fiyat dü-zeylerinde firmaların piyasa sunmaya istekli oldukları mal ve hizmet miktarıdır.Arz Edilen MiktarArz edilen miktar; belirli bir zamanda, belirli bir fiyatta üreticilerin satmaya hazır olduklarımal ve hizmet miktardır. Arz edilen miktar, gerçekte satılan miktar ile aynı olmakzorunda değildir. Bazı zamanlarda, arz edilen miktar, satışı yapılan mal ve hizmet miktarındanfazladır ve böylece satılan miktar arz edilen miktardan az olur. Arz edilen miktarda talep gibi birim zaman olarak ölçülür. Örneğin; günlük 100 takım elbise üretilmesi gibi.Bu birim; günlük, aylık, yıllık gibi olabilir.Bir mala ilişkin talep gibi arz da birçok faktör tarafından etkilenebilmektedir. Yine ilksırada malın kendi fiyatı sayılabilir. Diğer koşullar sabitken, malın fiyatı ve arz edilen malmiktarı arasında pozitif yönlü bir ilişki vardır. Bu ilişki arz kanunu vasıtasıyla ifade edilebilir.Arz Kanunu; diğer şeyler sabitken, yüksek fiyat düzeylerinde malın arz edilen miktarınınyüksek olmasını; düşük fiyat düzeylerinde ise malın arz edilen miktarının düşükolmasını ifade eder. Yani bu kanun bize arz edilen mal miktarının fiyatla aynı yönlü birilişki içinde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.Yüksek fiyat düzeylerinde arz edilen mal miktarının yüksek olmasının altında yatannedeni üretim imkanları sınır eğrisi yardımıyla açıklayabiliriz. Üretim için gerekli veri,kaynak ve teknoloji altında bir ekonomide üretilecek mal ve hizmet sınırını üretim imkanlarısınırı eğrisi gösterir. Üretim imkanları sınırı eğrisi iç bükey olduğundan iki malüretilen bir durumda; ilave bir birim daha bir maldan üretmek için vazgeçilen diğer malArz, belirli bir zaman dilimindefarklı fiyat düzeylerinde firmalarınpiyasa sunmaya istekli olduklarımal ve hizmet miktarıdır.Arz Kanunu; diğer şeylersabitken, yüksek fiyatdüzeylerinde malın arz edilenmiktarının yüksek olmasını; düşükfiyat düzeylerinde ise malın arzedilen miktarının düşük olmasınıifade eder.56 İktisada Giriş-Imiktarı her ilave bir birimde artmaktadır. Dolayısıyla burada artan fırsat maliyetindenbahsedebiliriz. Ancak fırsat maliyeti artan malın üretilmesinin sebebi, diğer malın fiyatısabit iken onun fiyatının artıyor olmasıdır. Vazgeçilen malın fiyatı değişmez iken, fiyatıartan maldan daha fazla üretmek firmanın kâr maksimizasyon amacı ile uyumlu olacaktır.Fiyatın fırsat maliyetinin üzerinde olduğu durumda firma üretimini artıracaktır. Dolayı-sıyla fiyat artışı arz edilen mal miktarını artırır.Arzı Etkileyen FaktörlerMalın fiyatı onun arz edilen miktarını etkileyen temel belirleyicilerden biridir. Diğerkoşullar sabitken, bir malın fiyatı yükseldikçe arz edilen miktarı artacaktır. Bunun nedeni;malın fiyatının artması, yüksek düzeyde mal arzı anlamına gelecek ve bu da malınsatışı ile elde edilecek kârı artıracaktır. Bundan dolayı yüksek fiyat düzeylerinde arzedilen miktarda yüksek olur veya tam tersi; düşük fiyat düzeylerinde arz edilen malmiktarı da düşük olur.Arz edilen miktar ve fiyata ilişkin yaptığımız diğer koşulların sabit olması varsayı-mı, arzın fiyat dışındaki başka faktörlerden de etkilendiğini göstermektedir. Bu faktörleri,girdi fiyatları (PI), ilgili malların fiyatları (Po), teknoloji (tec), beklentiler (e), firma sayısı(n) ve kamu politikaları (pol) şeklinde sıralayabiliriz. Bu durumu fonksiyonel bir formdaifade etmek istersek;X malı arzı = Qsx = f(Px ; PI, Po, tec, e, n, pol)Şimdilik malın arzının sadece fiyat tarafından etkilendiğini varsaydığımız için, fiyatdışında diğer koşulların değişmediği ve sabit kaldığı varsayımı gereği, yukarıda sunulanarz fonksiyonunda fiyat dışındaki değişkenlerin üzerlerine değişmedikleri göstermek içintire konulmuştur. Bu fonksiyona göre x malı arzı sadece x malı fiyatından etkilenmektedir.Dolayısıyla fonksiyonel formu daha basit hale getirerek şu şekilde yazabiliriz:X malı arzı = Qsx = f(Px )Arz Eğrisi ve Arz Şedülüİktisatta en çok kullanılan eğrilerden bir diğeri arz eğrisidir. Arz eğrisi, diğer şeyler de-ğişmez iken arz edilen mal miktarı ile malın fiyatı arasındaki ilişkiyi gösterir. Arz edilenmiktar ise arz eğrisi üzerindeki bir noktadır yani belirli bir fiyat düzeyinde üreticilerinsatmaya hazır olduğu mal miktarını ifade eder. Arz, arz eğrisi ve arz şedülü ile daha açıkifade edilebilir.

    üreticinin arzını etkileyen diğer faktörler değişmez iken, belirli bir zamandiliminde farklı fiyat düzeylerinde üreticinin arz etmeye hazır olduğu yani piyasaya sunmayahazır olduğu mal miktarını yansıtan arz şedülü ya da bir başka deyişle bireysel arzşedülü sunulmaktadır. Arz şedülü, üreticinin arzını etkileyen diğer faktörler değişmeziken, belirli bir zaman diliminde farklı fiyat düzeylerinde üreticinin arz etmeye hazır olduğumal miktarını yansıtan tablodur. Tablo 3.3’te görüldüğü üzere gülün fiyatı 0,50 TLiken, arz edilen gül miktarı 2 adettir. Fiyat 1,75 TL iken arz edilen gül miktarı 4 adet iken;Arz eğrisi, diğer şeyler değişmeziken arz edilen mal miktarı ilemalın fiyatı arasındaki ilişkiyigösterir.Tablo 3.3Arz ŞedülüArz şedülü, üreticinin arzınıetkileyen diğer faktörler değişmeziken, belirli bir zaman dilimindefarklı fiyat düzeylerinde üreticininarz etmeye hazır olduğu malmiktarını yansıtan tablodur.3. Ünite – Arz ve Talep 57fiyat 3,00 TL olduğunda 6 adet ve fiyat 5,25 TL olduğunda ise arz edilen gül miktarı 8 adettir.Arz şedülünde sunulan bu veriler, yüksek fiyat düzeylerinde arz edilen gül miktarınındaha fazla, düşük fiyat düzeylerinde ise arz edilen gül miktarının daha düşük olduğunugöstermektedir. Buradan, arz şedülünü kullanarak, dikey eksene gül fiyatını ve yatay eksenearz edilen gül miktarını koyarak arz eğrisini bir grafik üzerinde gösterebiliriz. Elde edeceğimizarz eğrisi sol aşağıdan sağ yukarıya doğru pozitif eğimli bir doğru olacaktır. Tablo3.3’te kullanılan arz şedülüne göre çizilen arz eğrisi grafik 3.5’te S harfi ile gösterilmiştir

    Bireysel Arz Eğrisi, Piyasa Arz Eğrisi ve ŞedülüBireysel arz şedülü ile sadece bir üretici için belirli bir zaman diliminde farklı fiyat düzeylerindepiyasaya sunulmak istenilen mal miktarı ortaya konulmuştur. Piyasa arz şedülü,belirli bir zaman diliminde farklı fiyat düzeylerinde piyasada etkileşimde bulunan tümüreticilerin arz etmeye hazır oldukları mal miktarlarını gösteren tablodur. Aslında piyasaarz şedülü değişik fiyat düzeylerinde üreticilerin tamamının arz etmek istedikleri malmiktarlarının yatay olarak toplanmasıdır. Dolayısıyla piyasa arz eğrisi de üreticilerin herbirinin arz eğrilerinin yatay olarak toplanması ile elde edilir. Analizi basitleştirmek içiniki üreticinin var olduğu bir piyasa düşünelim. Bunların bireysel arz şedülü ve bunlarıntoplanması ile elde edilen piyasa arz şedülü tablo 3.4’te sunulmuştur
    bireysel tüketiciler açısından ele alalım sonra iki tüketiciyi birlikte elealarak piyasa talep şedülünü ifade edelim. Tablodan da gözlenebileceği üzere A üreticisi;malın fiyatı 0,50 TL iken 2 adet, fiyat 1,75 TL olduğunda 4 adet ve fiyat 3,00 TL olduğundaise 6 adet limon arz etmektedir. Benzer bir yorumu B üreticisi için yaparsak; malın fiyatı0,50 TL iken 3 adet, fiyat 1,75 TL olduğunda 5 adet ve fiyat 3,00 TL olduğunda ise 7 adetlimon arz etmektedir. Buradan iki üreticiden oluşan bir piyasada limonun fiyatı 0,50 TLiken piyasada arz edilen limon miktarı 5 adettir. Sırasıyla fiyat 1,75 TL iken piyasada arzedilen limon miktarı 9 olur; fiyat 3,00 TL iken piyasada arz edilen limon miktarı 13 adettir.Görüldüğü üzere iki üreticinin bulunduğu bir piyasada, piyasa arz miktarı bu üreticilerinfarklı fiyat düzeylerindeki arz ettikleri miktarların toplanması ile bulunur.Grafik 3.5Arz Eğrisi d Scba20,501,753,005,254 6 8 Gül Miktarı (Q)Gül Fiyatı (TL)Piyasa arz şedülü, belirli birzaman diliminde farklı fiyatdüzeylerinde piyasada etkileşimdebulunan tüm üreticilerin arzetmeye hazır oldukları malmiktarlarını gösteren tablodur.Tablo 3.4Bireysel ve Piyasa ArzŞedülü58 İktisada Giriş-IPiyasa arz şedülünü elde ettikten sonra, bunu kullanarak piyasa arz eğrisini gösterebiliriz.Piyasa arz eğrisi, bireysel üretici arz eğrilerinin yatay olarak toplanmasıdır, tıpkıpiyasa talep eğrisinde olduğu gibi. Grafik 3.6’da üretici A ve üretici B’ye ait arz eğrileri ayrıayrı SA ve SB olarak gösterilmiştir. Bu arz eğrileri elde edilirken Tablo 3.4’teki verilerdenyararlanılmıştır. Bu grafikte en sağda gösterilen piyasa arz eğrisi yine Tablo 3.4’te sunulanpiyasa arz şedülü yardımıyla ortaya konulmuştur. Burada en sağdaki grafikte, farklı fiyatdüzeylerinde piyasadaki tüm üreticilerin arz ettiği mal miktarını gösteren noktalar birleş-tirilerek elde edilen ve ST ile gösterilen eğri piyasa arz eğrisidir. Grafikte gösterilen üreticiA ve üretici B’ye ait arz eğrilerinin yatay toplanması ile de piyasa arz eğrisine ulaşılır
    Arz Eğrisi Üzerindeki HareketlenmeArz eğrisi üzerindeki bir nokta, o noktaya karşılık gelen veri fiyat düzeyinde arz edilenmal miktarını ortaya koyar. Arz eğrisi üzerindeki bir hareket, fiyat düzeyindeki bir değiş-meyi ifade eder, o da arz edilen mal miktarının değiştiğini gösterir.Malın fiyatındaki değişme sonucunda arz eğrisi üzerindeki hareketlenmeyi Grafik 3.7yardımıyla açıklayabiliriz. Grafik 3.7’de bir mal olarak kalemin arz eğrisini ele alalım. Baş-langıçta diğer koşullar sabit iken arz eğrisi üzerindeki a noktasında kalemin fiyatı 1,50 TLiken arz edilen kalem miktarı 2 adettir. Eğer fiyatlarda bir değişme gözlenirse, kalemin arzeğrisi üzerinde bir hareket meydana gelecektir. Kalemin fiyatının 1,50 TL’den 3,25 TL’yeyükselmesi durumunda arz edilen kalem miktarı artacak ve S ile gösterilen arz eğrisi üzerindea noktasından d noktasında doğru arz eğrisi boyunca bir hareketlenme olacaktır.Veya bunun tam tersi bir durumda kalemin fiyatının 3,25 TL’den 1,50 TL’ye düşmesi durumundaarz eğrisi üzerinde arz edilen kalem miktarı azalacak ve talep eğrisi üzerinde dnoktasından a noktasına doğru bir hareketlenme olacaktır.

    Arz Eğrisindeki KaymalarArz da talep gibidir, fiyatta meydana gelen değişme arz edilen mal miktarı açısından biretki yaratır. Arz, fiyat dışında başka değişkenlerden de etkilemektedir. Daha önce sıraladığımızbu faktörleri tekrar ifade edersek bunlar; girdi fiyatları (PI), ilgili malların fiyatları(Po), teknoloji (tec), beklentiler (e), firma sayısı (n) ve kamu politikaları (pol) şeklindedir.Fiyat dışında üreticilerin arz kararlarını etkileyen diğer faktörlerde bir değişme meydanagelirse, arz eğrisinde de değişme meydana gelir bir başka deyişle arz eğrisi kayar. Arz eğrisininkayması demek; arz eğrisinin bir bütün olarak sağa veya sola doğru yer değiştirmesidemektir. Bu durum Grafik 3.8’de gösterilmiştir. Arz eğrisinin bir bütün olarak eski konumunagöre sağa kayması arzın artması anlamına gelir. Bu durum grafikte fiyatın değiş-mediği ve 4 olduğu yerde e noktasından geçen S1 ile gösterilen arz eğrisinin a noktasındangeçen S2 ile gösterilen arz eğrisi konumuna geçmesi ile ifade edilir. Bu yeni arz eğrisi, aynıfiyat düzeyinde daha fazla mal ve hizmetin arz edildiğini gösterir. Veya arz eğrisinin bütünolarak eski konumuna göre sola kayması arzın azalması anlamına gelir ve grafikte fiyatdeğişmezken e noktasından geçen S1 ile gösterilen arz eğrisinin b noktasından geçen S3 ilegösterilen arz eğrisi konumuna geçmesi ile gösterilir.
    Girdi fiyatları, arz eğrisini etkileyen önemli bir etmendir. Malın fiyatındaki değişmearz eğrisinde bir kayma yaratmazken, girdi fiyatlarında meydana gelecek değişme arz eğ-risinde kayma yaratır. Bir malı üretmek için birtakım girdiler kullanılır. Diğer koşullarınve mal fiyatının değişmediği durumda, üretim sürecinde kullanılan girdilerden birininfiyatının düşmesi, üretim maliyetlerinde bir düşüş meydana getirecektir. Üretim maliyetlerinde meydana gelen bu düşüş, kârlılığı artıracak ve üreticilerin piyasaya sunacağımal miktarı artacak yani arz artacaktır. Bunun sonucunda arz eğrisi sağa kayacaktır. Tersibir durumda ise diğer koşullar ve mal fiyatı sabit iken üretim sürecinde kullanılan girdilerdenbirinin fiyatının yükselmesi maliyetleri artıracak ve kârlılığı azaltacaktır. Bununsonucunda üreticiler tarafından piyasaya sunulan mal miktarı yani arz azalacak ve arzeğrisi sola kayacaktır.Arz eğrisinde kayma meydana getiren bir diğer faktör ilgili malların fiyatlarıdır. Bazımalların üretimi için benzer girdiler kullanılmaktadır ve bundan dolayı bir malı üretenüreticiler bir diğer malın da üretimini yapabilirler. Bu imkanlar altında, üreticiler bazıgerekçelerle bir malın üretiminden vazgeçerek başka bir malın üretimini gerçekleştirebilirler.Bunun nedeni bazı malların fiyatları düşerken bazılarınınkinin artış göstermesidir.Üreticiler fiyatı düşen malı daha az kârlı hale gelmesinden dolayı üretmek istemezler, fiyatıyüksek olan ve daha kârlı olan diğer malı üretmek isterler. Bunun sonucunda fiyatı dü-
    şen malın üretimi yani arzı her bir fiyat düzeyi için azalacak ve arz eğrisi sola kayacaktır.Fiyatı artan malın ise üretimi yani arzı her bir fiyat düzeyi için artacak ve arz eğrisi sağakayacaktır.Teknoloji arzı etkileyen bir diğer faktördür. Arz eğrisi veri teknoloji düzeyi varsayımıaltında çizilir. Bir malın üretim tekniğinde ortaya çıkan teknolojik gelişme aynı düzeydekiüretimin daha az girdi kullanılarak gerçekleştirilmesine olanak tanır veya mevcut girdilerledaha fazla üretimin yapılmasını sağlar. Böylesi bir durumda üretkenlik artışı sağ-lanacaktır. Teknolojik gelişmeler sonucunda ortaya çıkan üretkenlik artışı birim üretimmaliyetlerini düşürür. Azalan maliyetler kârlılığı artıracağından diğer koşullar sabitkenüreticiler daha fazla mal üretecek yani arzı artıracaktır ve arz eğrisi sağa kayacaktır.Bir malın üretim tekniğinde teknolojik ilerleme sonucu sağlanan üretkenlik artışı durumundadiğer koşullar sabitken bu malın arzı ve arz eğrisi nasıl değişir?Arz eğrisinde kaymalara sebep olan bir diğer faktör beklentilerdir. Üreticilerin gelece-ğe ilişkin beklentileri arz edecekleri mal miktarını belirleyecektir. Diğer koşullar sabitken,üreticiler piyasaya sunduğu malın fiyatının gelecekte yükseleceğine ilişkin bir beklentiyesahip olursa ve eğer ürettiği mal depolanabilir bir özellikte ise, bugünden piyasaya sunduğumal miktarını yani arzını azaltacaklar ve arz eğrisi sola kayacaktır. Malı gelecektesatmanın daha kârlı olması üreticileri böyle bir davranışa iter ve fiyatlar yükseldiğindepiyasaya mal sunumunu artırırlar. Veya tam tersi, gelecekte malın fiyatının düşmesinibekliyorsa, bugünden piyasaya daha fazla mal sunmak isteyecek ve arzını artıracaktırlaryani arz eğrisi sağa kayacaktır.Firma sayısı arz eğrisi üzerinde etkisi olan bir diğer değişkendir. Üretici sayısının çokolması, üretilen mal miktarının da büyük miktarlarda olması demektir. Diğer koşullardeğişmezken, eğer o malın üretildiği endüstriye yeni firmalar girerlerse, o endüstride üretilenmal miktarı artacaktır yani arz artacaktır ve arz eğrisi sağa kayacaktır. Veya diğerkoşullar değişmezken, o malın üretildiği endüstriden üreticilerin ayrılması durumundao endüstride üretilen mal miktarı azalacak yani arz azalacak ve arz eğrisi sola kayacaktır.Arzı etkileyen bir diğer faktör kamu tarafından uygulanan politikalardır. Burada vergilerve sübvansiyonların arz üzerindeki etkilerine ortaya koyabiliriz. Diğer koşullar sabitken,bir mala ilişkin vergi uygulaması o malın maliyetini artırıcı bir etki yapıyorsa, yanivergiler artıyorsa üreticiler o malın arzını azaltacak ve arz eğrisi sola kayacaktır. Bununtam tersi bir etkiyi sübvansiyon uygulamalarında görebiliriz. Diğer koşullar sabitken, birmalın üretimi için sağlanacak sübvansiyonlar o malın üretilmesini teşvik edici nitelikteise, üreticiler o malın arzını artıracak ve arz eğrisi sağa kayacaktır. Bu durumların aksigerçekleşiyorsa, tam tersi sonuçlarla karşılaşırız.TALEP VE ARZIN BİRLİKTE ELE ALINMASI: PİYASA DENGESİTalep eğrisi, tüketicilerin her bir fiyat düzeyinde ne kadar mal ve hizmet satın almayahazır olduklarını gösterir. Diğer yandan arz eğrisi ise üreticilerin farklı fiyat düzeylerindesatmak istedikleri mal ve hizmet miktarını yansıtır. İşte, tüketicilerin ve üreticilerin bu kararlarınıneş güdümünün sağlanacağı yer piyasalardır. Piyasa, tüketicilerin ve üreticilerinarasında gerçekleşen ekonomik işlemleri yani birbirleriyle mal ve hizmet için alışveriştebulunmalarını ve karşılıklı bilgi edinmelerini kolaylaştırıcı düzenlemelerdir. Piyasa mekanizması,arz ve talep edilen miktarlar birbirine eşit olana kadar fiyatın değişme eğilimindeolmasını ifade eder. Sonuçta, piyasalar aracılığıyla, arz ve talebin karşılıklı etkileşimi sonucupiyasa denge ve miktarına ulaşılır. Denge noktasında; talep fazlalığı yani kıtlık, arzfazlalığı yani artık oluşmaz. Bu nokta, fiyatların değişmesi yönünde bir baskının olmadığı,piyasaların temizlendiği noktadır.23. Ünite – Arz ve Talep 61Piyasa Dengesi, Artık ve KıtlıkDenge kavramı; karşıt güçlerin birbirine denk olduğu, değişme yönünde bir baskının olmadığı,süreklilik ifade eden bir durumdur. Arz ve talep analizinde ise denge, talep vearzın birbirini denk olduğu bir yerdir. Bu noktada; denge fiyat ve miktarı belirlenir. Dengefiyatı, talep edilen miktarın arz edilen miktara eşit olduğu noktada oluşan fiyattır. Dengemiktarı ise, denge fiyatında alınan ve satılan mal ve hizmet miktarının birbirine eşit oldu-ğu noktayı gösteren yerdir.Piyasa ekonomilerinde fiyat önemli bir değişkendir ve denge fiyatı, piyasayı temizleyenfiyattır. Denge fiyatını ve denge fiyatının neden piyasayı temizleyen fiyat olarak ifade edildiğinindaha iyi anlaşılabilmesi için herhangi bir malın talep ve arzının etkileşimi sonucundadenge fiyatının nasıl oluştuğunu gösterelim. Bunun için Grafik 3.9’dan yararlanabiliriz.
    pozitif eğimli arz eğrisi S harfi ile ve negatif eğimli talep eğrisi ise D harfiile dikey ekseninde fiyat ve yatay ekseninde ise miktar yer alan grafikte birlikte gösterilmiştir.Burada herhangi bir mal için çizilen arz ve talep eğrilerinin kesiştiği e noktasındabu malın piyasasında denge oluşmaktadır. Bu noktada talep edilen mal miktarı ile arzedilen mal miktarı birbirine eşittir. Denge noktası olan e noktasında; denge fiyatı 5,00 TLve denge miktarı 10 adettir.Piyasada geçerli olan fiyat her zaman denge fiyatı olmayabilir. Bu durumda talep edilenve arz edilen miktarlarda birbirine eşit olmayacaktır. Ancak tüketiciler ve üreticilerarasındaki etkileşim sonucunda piyasalar arz ve talep edilen miktarların birbirine eşitolmasını sağlayan denge fiyatına varacaktır. Bu durumu Grafik 3.9’u kullanarak basitçeaçıklayabiliriz. Piyasada geçerli fiyatın denge fiyatının üzerinde 7,50 TL olduğunu varsayalım.Öncelikle bu fiyat düzeyinde, üreticilerin satmak istedikleri mal ve hizmet miktarı15 adet iken, tüketicilerin satın almak istedikleri miktar 5 adettir. Yani bu fiyat düzeyindearz edilen miktar, talep edilen miktarın üzerindedir. Bir başka deyişle, arz edilen mal miktarıve talep edilen mal miktarı arasında uyumsuzluk görülmektedir. Grafikte, arz edilenmal miktarının 15 adet ile talep edilen mal miktarı olan 5 adetten fazla olması durumuaşırı arz ya da artık olarak nitelendirilir. Bu fiyat düzeyinde, aşırı arz ya da artığın ortayaçıkması üreticiler tarafından piyasaya sunulan malların bir kısmının alıcı bulamadığı yanisatılamadığı anlamına gelmektedir. Üreticiler açısından mallarının satılamaması bir maliyetolarak (depolama maliyeti, malın bozulmasından kaynaklı maliyetler gibi) üreticilerinkarşısına çıkar. Bu durumdan kurtulmak isteyen üreticiler malın fiyatını düşürürler.Sonuçta, arz edilen miktar ve talep edilen miktar arasında ortaya çıkan bu dengesizlikten
    ötürü 7,50 TL olan fiyat arz edilen miktar ve talep edilen miktarın birbirine eşit olacağıdenge düzeyi olan 5,00 TL’ye kadar azalacaktır. Zaten, 7,50 TL fiyatı denge fiyatı olmadı-ğından sürdürülebilir değildir.Piyasada oluşan fiyat denge fiyatının altında da olabilir. Fiyat düzeyinin denge fiyatdüzeyinin altında 2,50 TL gibi bir seviyede olduğunu varsayalım. Bu düzeyde de Grafik3.9’dan gözlenebileceği üzere talep edilen mal miktarı ile arz edilen mal miktarı birbirineeşit değildir. Bir başka deyişle, bu fiyat düzeyinde de talep edilen mal miktarı ile arz edilenmal miktarı arasında bir uyumsuzluk görülmektedir. Ancak burada tüketiciler ve üreticilerarasındaki etkileşim sonucunda piyasalar arz ve talep edilen miktarların birbirine eşitolmasını sağlayan denge fiyatına varacaktır. Piyasada geçerli 2,50 TL fiyat düzeyinde talepedilen mal miktarı 15 adet iken arz edilen mal miktarı 5 adettir. Bu şekilde talep edilenmiktarın arz edilen miktardan fazla olması durumunda aşırı talep ya da kıtlık ortaya çıkmaktadır.Aşırı talep ya da kıtlık durumunun varlığında, tüketiciler satın almak istediklerimiktarda mal satın alamazlar. Bu koşullar altında tüketiciler bu malı elde etmek isteklerindenötürü, mala piyasada oluşan fiyattan daha fazla fiyat ödeyerek sahip olmak isterler.Dolayısıyla, tüketiciler arasında yaşanacak bu rekabetten ötürü malın fiyatında artış meydanagelecektir. Malın fiyatının artması üreticiler açısından daha fazla kâr anlamına gelir.Bu duruma üreticiler üretimlerini yani arzlarını artırarak cevap verirler. Sonuçta, arz vetalep edilen mal miktarındaki dengesizlikten dolayı mal fiyatı arz edilen miktarın ve talepedilen miktarın birbirine eşit olacağı denge fiyatı olan 5,00 TL düzeyine kadar artacaktır.Zaten, 2,50 TL denge fiyat düzeyi olmadığından sürdürülebilir bir fiyat değildir.Denge fiyatının üzerindeki bir fiyat düzeyinde veya altındaki bir fiyat düzeyinde arz vetalep edilen miktarlar arasında dengesizlik ortaya çıkmaktadır. Arz edilen ve talep edilenmiktarların birbirinde denk olduğu fiyat düzeyi, denge fiyat düzeyidir. Denge fiyat düzeyi,piyasayı temizleyen fiyattır çünkü piyasada herkesin tatmin olduğu bir fiyat düzeyidir. Bufiyat düzeyinde tüketiciler, istediği kadar malı satın alabilmekte ve üreticiler de istediğikadar malı satabilmektedir.Talep Eğrisindeki Kaymaların Denge Üzerindeki EtkisiTüketiciler tarafından farklı fiyat düzeylerinde satın alınmak istenen mal miktarını gösterentalep; fiyat dışında tüketicinin geliri, ilişkili malların fiyatları, tüketicinin zevkleri,tüketicilerin beklentileri, tüketici sayısı gibi birtakım değişkenlere de bağlıdır. Fiyat dı-şındaki bu değişkenlerde meydana gelen bir değişiklik talep eğrisinde kaymalar meydanagetirir.Mal arzının sabit olduğu, bir başka deyişle arz eğrisinin değişmediği ve mal talebininarttığı yani talep eğrisinin sağa kaydığı bir durumda denge fiyatı ve denge miktarı artacaktır.Bununla birlikte, mal arzı sabitken bir başka deyişle arz eğrisinin değişmediği ve maltalebinin azaldığı yani talebin sola kaydığı bir durumda ise denge fiyatı ve denge miktarıazalacaktır. Bu iki durumu grafik yardımıyla analiz ederek ortaya koyabiliriz.Grafik 3.10’da başlangıçta denge S1 arz eğrisi ile D1 talep eğrisinin kesiştiği e noktasındasağlanmıştır. Bu noktada denge fiyatı P1 ve denge miktarı Q1 olarak oluşmuştur.Tüketicilerin gelirlerinde bir artış meydana geldiğini varsayalım ve bunun etkilerini analizedelim. Diğer şeyler sabit iken, tüketicilerin gelirlerinde bir artış meydana gelmesisonucunda talep eğrisi D1 konumundan sağa doğru kayarak D2 konumuna gelecektiryani malın talebi artacaktır. Talep eğrisi D2 konumuna kaydığında yani talep arttığında,başlangıç fiyat düzeyi olan P1 fiyat düzeyinde aşırı talep ya da kıtlık meydana gelecektir.Bu fiyat düzeyinde arz edilen miktar talep edilen miktardan azdır. Tüketiciler arasındayaşanacak rekabet sonucunda fiyatlar artacaktır. Fiyat düzeyindeki artış, yeni dengenoktası olan P2 düzeyine kadar devam eder ve bu yeni denge fiyatına karşılık gelen yeni
    Tüketicilerin zevklerinin bir malın aleyhine geliştiği durumu ele alalım ve bunun etkilerinide Grafik 3.10 yardımıyla analiz edelim. Yine başlangıçta dengenin S1 arz eğrisi ileD1 talep eğrisinin kesiştiği e noktasında oluştuğunu düşünelim. Diğer şeyler sabit iken, tü-keticilerin zevklerinin bir malın aleyhine geliştiği bir durumda malın talep eğrisi D1 konumundansola doğru kayarak D3 konumuna gelecektir yani malın talebi azalacaktır. Talepeğrisi D3 konumuna kaydığında yani talep azaldığında, başlangıç fiyat düzeyi olan P1 fiyatdüzeyinde aşırı arz ya da artık meydana gelecektir. Bu fiyat düzeyinde arz edilen miktar,talep edilen miktardan fazladır. Üreticiler açısından mallarının satılamaması bir maliyettirve bu durumdan kurtulmak isteyen üreticiler malın fiyatını düşürürler. Fiyatlardakiazalma yeni denge noktası olan P3 fiyat düzeyine kadar devam edecektir. Bu fiyat düzeyiyeni denge fiyatıdır ve buna karşılık gelen yeni denge miktarı da Q3 düzeyinde oluşacaktır.Arz Eğrisindeki Kaymaların Denge Üzerindeki EtkisiÜreticiler tarafından farklı fiyat düzeylerinde satılmak istenen mal miktarını gösteren arzda; malın fiyatı dışında girdi fiyatları, ilgili malların fiyatları, teknoloji, beklentiler, firmasayısı ve kamu politikaları gibi değişkenlerden etkilenmektedir. Fiyat dışındaki bu değiş-kenler de meydana gelen bir değişim arz eğrisinde kaymalar meydana getirir.Mal talebinin sabit olduğu, bir başka deyişle talep eğrisinin değişmediği ve mal arzınınarttığı yani arz eğrisinin sağa kaydığı bir durumda denge fiyatı azalacak ve dengemiktarı artacaktır. Bununla birlikte, mal talebi sabitken bir başka deyişle talep eğrisinindeğişmediği ve mal arzının azaldığı yani arz eğrisinin sola kaydığı bir durumda ise dengefiyatı artacak ve denge miktarı azalacaktır. Bu iki durumu grafik yardımıyla analiz ederekortaya koyabiliriz.Grafik 3.11’de başlangıçta denge S1 arz eğrisi ile D1 talep eğrisinin kesiştiği e noktasındasağlanmıştır. Bu noktada denge fiyatı P1 ve denge miktarı Q1 olarak oluşmuştur.Üreticiler tarafından üretim sürecinde kullanılan girdilerin fiyatında bir azalış meydanageldiğini varsayalım ve bunun etkilerini analiz edelim. Diğer şeyler sabit iken, girdi fiyatlarındameydana gelen bir düşüş, birim üretim maliyetlerini azaltacak ve kârlılığı artıracaktır.Bunun sonucunda arz eğrisi S1 konumundan sağa doğru kayarak S2 konumuna gelecektiryani malın arzı artacaktır. Arz eğrisi S2 konumuna kaydığında yani arz arttığında,başlangıç fiyat düzeyi olan P1 fiyat düzeyinde aşırı arz ya da artık ortaya çıkacaktır. Bu fiyatdüzeyinde arz edilen mal miktarı talep edilen mal miktarından fazladır. Bu durum üretiGrafik3.10Talep EğrisindekiKaymalarQ3 Q1 Q2P2P1P3D3D1D2S1QeP64 İktisada Giriş-Iciler tarafından piyasaya sunulan malların bir kısmının alıcı bulamadığı yani satılamadığıanlamına gelir. Üreticiler açısından mallarının satılamaması bir maliyet olduğundan veüreticiler ilave maliyete katlanmak istemediklerinden malın fiyatını düşürürler. Fiyat dü-zeyindeki düşüş, yeni denge noktası olan P2 düzeyine kadar devam eder ve bu yeni dengefiyatına karşılık gelen yeni denge miktarı da Q2 düzeyinde gerçekleşir. Bu noktada arz vetalep edilen miktarlar birbirine eşit olur ve piyasa dengesi sağlanır
    Üreticilerin gelecekte malın fiyatının artacağını beklediklerini varsayalım ve bununetkilerini de Grafik 3.11 yardımıyla analiz edelim. Yine başlangıçta dengenin S1 arz eğrisiile D1 talep eğrisinin kesiştiği e noktasında oluştuğunu düşünelim. Diğer şeyler sabit iken,üreticilerin gelecekte mal fiyatının artacağını beklediği bir durumda malın arz eğrisi S1konumundan sola doğru kayarak S3 konumuna gelecektir yani malın bugünkü arzı azalacaktır.Arz eğrisi S3 konumuna kaydığında yani arz azaldığında, başlangıç fiyat düzeyi olanP1 fiyat düzeyinde aşırı talep ya da kıtık meydana gelecektir. Bu fiyat düzeyinde arz edilenmiktar talep edilen miktardan azdır. Mala sahip olmak isteyen tüketiciler arasında yaşanacakrekabet sonucunda fiyatlar artacaktır. Fiyatlardaki artış yeni denge noktası olan P3fiyat düzeyini kadar devam edecektir. Bu fiyat düzeyi yeni denge fiyatıdır ve buna karşılıkgelen yeni denge miktarı da Q3 düzeyinde oluşacaktır.Talep ve Arz Eğrisindeki Birlikte Kaymaların DengeÜzerindeki EtkisiArz ve talep eğrileri için buraya kadar arz eğrisi sabit iken talep eğrisinin kaymasını ya datalep eğrisi sabitken arz eğrisinin kaymasını ayrı ayrı inceledik. Ancak arz ve talep eğrileriaynı anda kayabilir. Arz ve talep eğrilerinin aynı anda kayması ya da eş anlı kayması durumundaoluşacak yeni denge fiyat ve miktarının nasıl gerçekleşeceği; arz ve talep eğrilerindemeydana gelen kaymalarının büyüklüğüne, bu eğrilerin hangi yönde kaydıklarına veyine bu eğrilerin eğimlerine bağlı olacaktır. Arz ve talep eğrilerinin birlikte kaymalarınınsonuçlarının açıklanacağı bu başlıkta, hem arz hem talep eğrisinin eğimlerinin 0 veya sonsuzolmadığı (yani eğrilerin düşey bir doğru veya yatay bir doğru olmadığı) varsayımı ilesonuçlar ortaya konulacaktır. Aksi takdirde, arz veya talep eğrilerinden birinin eğiminin0 veya sonsuz olması durumunun bizi başka sonuçlara götürebileceği unutulmamalıdır.Arz ve talep eğrilerinin aynı anda ya da bir başka deyişle eş anlı olarak aynı yönde sağakayması durumunda denge fiyatının ne yönde değişeceği belirsiz iken ve denge miktarıartacaktır. Arz ve talep eğrilerinde gerçekleşecek aynı yönlü kaymaların etkisini GrafikGrafik 3.11Arz EğrisindekiKaymalarD1S1S2S3eQ3 Q1 Q2P2P1P3QP3. Ünite – Arz ve Talep 653.12’de sunulan üç grafik aracılığıyla ortaya koyabiliriz. Tüketiciler açısından diğer şeylersabitken gelir düzeyinin yükseldiği bir durum ve aynı anda üreticiler açısından da diğerşeyler sabitken girdi fiyatlarının azaldığı yani maliyetlerin düştüğü ve kârlılığın arttığı birdurumda piyasa dengesinin nasıl değişeceğini inceleyelim. Tüketicilerin gelir düzeyindemeydana gelen bir artış sonucunda talep artacak ve talep eğrisi sağa kayacaktır. Üreticileraçısından ise girdi fiyatlarının düşmesi sonucunda da arz eğrisi sağa kayacaktır. İlk olarakbu eş anlı kaymaların etkisini, talep ve arz eğrilerinde meydana gelen kaymaların eşit olduğubir durum için ele alalım. Grafik 3.12’de en soldaki A grafiğinden görüleceği üzere,talep ve arz eğrilerinin eş anlı ve eşit miktarda sağa kaymasının sonucunda fiyat düzeyideğişmezken (P1 düzeyinde sabit kalır), denge miktarı artar (Q1’den Q2’ye artar). İlk dengenoktası grafik üzerinde arz eğrisi S1 ve talep eğrisi D1’in kesiştiği noktada iken, arz ve talepeğrilerinin eş anlı ve aynı miktarda kayması sonucu yeni denge arz eğrisi S2 ve talep eğrisiD2’nin kesiştiği noktada oluşmaktadır. Yeni ulaşılan dengede fiyat düzeyi değişmez iken,denge miktarından artış meydana gelmiştir.
    Diğer bir durum, arz ve talep eğrilerinin eş anlı kaydığı ancak talep eğrisinin arz eğ-risine göre daha fazla kaydığı durumu ele alalım. Grafik 3.12’de ortada yer alan B grafi-ğinden görüleceği üzere, talep ve arz eğrilerinin eş anlı fakat talep eğrisi arz eğrisine göredaha fazla oranda sağa kaymasının sonucunda fiyat düzeyi artarken (P1’den P2’ye artar),denge miktarı da artış gösterir (Q1’den Q2’ye artar). İlk denge noktası grafik üzerinde arzeğrisi S1 ve talep eğrisi D1’in kesiştiği noktada iken (P1 ve Q1), arz ve talep eğrilerinin eşanlı ve talep eğrisinin arz eğrisine göre daha fazla miktarda kayması sonucu yeni dengearz eğrisi S2 ve talep eğrisi D2’nin kesiştiği (P2 ve Q2) noktada oluşmaktadır. Yeni ulaşılandengede eskisine göre hem fiyat hem de miktarda artış meydana gelmiştir.Son olarak, arz ve talep eğrilerinin eş anlı kaydığı ancak arz eğrisinin talep eğrisinegöre daha fazla kaydığı durumu ele alalım. Grafik 3.12’de en sağda yer alan C grafiğindengörüleceği üzere, talep ve arz eğrilerinin eş anlı fakat arz eğrisi talep eğrisine göre dahafazla oranda sağa kaymasının sonucunda fiyat düzeyi azalırken (P1’den P2’ye azalır), dengemiktarı artış gösterir (Q1’den Q2’ye artar). İlk denge noktası grafik üzerinde arz eğrisi S1ve talep eğrisi D1’in kesiştiği (P1 ve Q1) noktada iken, arz ve talep eğrilerinin eş anlı ve arzeğrisinin talep eğrisine göre daha fazla miktarda kayması sonucu yeni denge arz eğrisiS2 ve talep eğrisi D2’nin kesiştiği (P2 ve Q2) noktada oluşmaktadır. Yeni ulaşılan dengedeeskisine göre fiyat düşerken denge miktarında artış meydana gelmiştir.Sonuç olarak arz ve talep eğrilerinin eş anlı ve aynı yönlü sağa kaymaları durumundadenge fiyatının ne olacağı belirsiz iken denge miktarı artmaktadır. Bununla birlikte, arz vetalep eğrilerinin eş anlı aynı yönlü sola kaymaları durumunda da yine denge fiyatının neolacağı belirsiz iken denge miktarı azalmaktadır.Grafik 3.12Arz ve TalepEğrilerinde Birlikte veAynı YöndeS1D1 D1D2 D2S2QPQ1 Q2(A) (C)P1S1 S2QPQ1 Q2D1D2(B)S1 S2QPQ1 Q2P1P2 P1P266 İktisada Giriş-IArz ve talep eğrisinin eğimlerinin 0 veya sonsuz olmadığı (eğrilerin düşey ya da yatay olmadığı)durumda; talep ve arz eğrisinin aynı yönlü olarak sola kayması durumunda dengefiyatı ve miktarının nasıl değişeceğini açıklayınız.Arz ve talep aynı anda veya eş anlı ve aynı yönde kayabilecekleri gibi aynı anda birbirineters yönde de kayabilirler. Arz ve talep eğrilerinin aynı anda ya da bir başka deyişleeş anlı olarak birbirine ters yönde kayması durumunda denge fiyat ve miktarının nasıloluşacağını Grafik 3.13’te sunulan üç grafik aracılığıyla ortaya koyabiliriz.Tüketiciler açısından diğer şeyler sabitken malın fiyatının gelecekte yükseleceğinibekledikleri bir durumu ve aynı anda üreticiler açısından da diğer şeyler sabitken birimüretim maliyetlerini artırıcı vergi uygulandığı bir durumda piyasa dengesinin nasıl de-ğişeceğini inceleyelim. Tüketiciler eğer gelecekte malın fiyatının yükseleceği beklentisiiçinde iseler mala olan bugünkü talep artacak ve talep eğrisi sağa kayacaktır. Üreticileraçısından ise maliyetleri artırıcı bir vergi uygulaması kârlılığı azaltacağından arz azalacakve arz eğrisi sola kayacaktır. İlk olarak bu eş anlı ve ters yönlü kaymaların etkisini, talepve arz eğrilerinde meydana gelen kaymaların eşit olduğu durum için ele alalım. Grafik3.13’te en soldaki A grafiğinden görüleceği üzere, talep ve arz eğrilerinin eş anlı ve eşitmiktarda talep eğrisinin sağa ve arz eğrisinin sola kaymasının sonucunda fiyat düzeyiartarken (P1’den P2’ye), denge miktarı değişmemiştir (Q1’de sabit). İlk denge noktası grafiküzerinde arz eğrisi S1 ve talep eğrisi D1’in kesiştiği noktada iken, arz ve talep eğrilerinineş anlı ve aynı miktarda ancak ters yönde kayması sonucu yeni denge arz eğrisi S2 ve talepeğrisi D2’nin kesiştiği noktada oluşmaktadır. Yeni ulaşılan dengede fiyat düzeyi eskisinegöre artış gösterirken, denge miktarında ise değişme olmamıştır.

    Diğer bir durum, arz ve talep eğrilerinin eş anlı ve ters yönde kaydığı ancak talep eğ-risinin arz eğrisine göre daha fazla kaydığı durumu ele alalım. Grafik 3.13’te ortada yeralan B grafiğinden görüleceği üzere, talep ve arz eğrilerinin eş anlı ve ters yönde fakat talepeğrisinin sağa kayması arz eğrisinin sola kaymasından daha fazla olması durumunda fiyatdüzeyi artarken (P1’den P2’ye artar), denge miktarı da artmaktadır (Q1’den Q2’ye artar). İlkdenge noktası grafik üzerinde arz eğrisi S1 ve talep eğrisi D1’in kesiştiği noktadadır (P1 veQ1). Arz ve talep eğrilerinin eş anlı ancak ters yönde ve talep eğrisinin sağa kaymasınınarz eğrisinin sola kaymasından daha fazla miktarda olması sonucu yeni denge arz eğrisi S2ve talep eğrisi D2’nin kesiştiği (P2 ve Q2) noktada oluşmaktadır. Yeni ulaşılan dengede hemfiyat hem de denge miktarında eskisine göre artış meydana gelmiştir.

    Reklam